Darül-Hikmet a’zalarıyla beraber eski vazifem ile memnun etmek ve benim Van’da temelini attığım Medreset-üz Zehra ve şark darülfünunuma, Sultan Reşad’ın verdiği ondokuz bin altun lira, ikiyüz meb’us içinde yüzaltmış üç meb’usun imzasıyla yüz elli bin banknota iblağ edilerek kabul edildiği halde, ben Beşinci şua’ aslının verdiği haberin bir kısmını orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım.. Ve “Bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez (123)”diye dünyayı ve siyaseti ve hayat-ı içtimaiyeyi terk edip, yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarfettim.
(122) şimdiki parayla bu meblağ 1996 başı hesabıyla 205,530,000 liradır. A.
(123) Müdafaat sırasında kaydettiğimiz bu parça gibi benzeri parçalar, Hazret-i Üstâd’ın hem Eskişehir. hem Denizli mahkemelerinde, hem Ankara hayatında aynı manada geçmiş olabilirler. Burada bir tekrar şeklinde görünse de, müdafaatın bu kısmında ve sırasında yeniden kaydı icab etmektedir. A.
Fakat bazı zalim ve insafsız memurlar, bana dünyaya bakacak iki üç Risaleyi yazdırdılar. Sonra bazı zatlar, Ahirzaman hadisatını haber veren müteşabih hadisleri sual etmek münasebetiyle, o eski Risalenin aslını tanzim ettim, Risale-i Nurun Beşinci şua’ı oldu...
Bu makamda, bir müdde-i umumînin, Mustafa Kemal’e dostluğu taassubuyla kanunsuz ve lüzumsuz yanlış itiraz ve sualleri beni bu saded hârici gibi izahatı vermeye mecbur eyledi.
Ben onun adliye kanunu namına tamamen şahsî ve kanunsuz bir sözünü misal olarak beyan ediyorum. dedi:
“Beşinci şua’da, sen hiç kalben nedamet etmedinmi ki; onu rakıdan ve şaraptan su tulumbası gibi tabirlerle tezyif etmişsin?”
Ben onun bu bütün bütün manasız ve yanlış o dostluk taassubuna mukabil derim: Kahraman ordunun zaferi ve şerefi ona verilmez, yalnız onun bir hissesi olabilir. Nasıl ki ordunun ganimeti, malları, erzakları bir kumandana verilse zulümdür, dehşetli bir haksızlıktır.
Evet, nasıl o insafsız, o çok kusurlu adamı sevmemekle beni ittiham etti. Adeta vatan haini yaptı. Ben de onu, orduyu sevmemekle ittiham ediyorum. Çünki bütün şerefi ve manevî ganimeti o dostuna verip, orduyu şerefsiz bırakıyor.
Hakikat ise: Müsbet şeyler, haseneler, iyilikler cemaate, orduya tevzi’ edilir.. Ve menfilikler ve tahribat ve kusurlar başa verilir. Çünki bir şeyin vücudu, bütün şeraitinin ve erkânının vücuduyla olur ki, kumandan yalnız bir şarttır. Ve o şeyin ademi ve bozulması ise, bir şartın ademiyle ve bir rüknün bozulmasıyla ölür, mahvolur, bozulur. O fenalık başa ve reise verilebilir. ıyilikler ve haseneler ekseriyetle müsbet ve vücûdîdir. Başlar sahip çıkamazlar. Fenalıklar ve kusurlar ademîdir ve tahribîdir, reisler mes’ul olurlar.
(122) şimdiki parayla bu meblağ 1996 başı hesabıyla 205,530,000 liradır. A.
(123) Müdafaat sırasında kaydettiğimiz bu parça gibi benzeri parçalar, Hazret-i Üstâd’ın hem Eskişehir. hem Denizli mahkemelerinde, hem Ankara hayatında aynı manada geçmiş olabilirler. Burada bir tekrar şeklinde görünse de, müdafaatın bu kısmında ve sırasında yeniden kaydı icab etmektedir. A.
Fakat bazı zalim ve insafsız memurlar, bana dünyaya bakacak iki üç Risaleyi yazdırdılar. Sonra bazı zatlar, Ahirzaman hadisatını haber veren müteşabih hadisleri sual etmek münasebetiyle, o eski Risalenin aslını tanzim ettim, Risale-i Nurun Beşinci şua’ı oldu...
Bu makamda, bir müdde-i umumînin, Mustafa Kemal’e dostluğu taassubuyla kanunsuz ve lüzumsuz yanlış itiraz ve sualleri beni bu saded hârici gibi izahatı vermeye mecbur eyledi.
Ben onun adliye kanunu namına tamamen şahsî ve kanunsuz bir sözünü misal olarak beyan ediyorum. dedi:
“Beşinci şua’da, sen hiç kalben nedamet etmedinmi ki; onu rakıdan ve şaraptan su tulumbası gibi tabirlerle tezyif etmişsin?”
Ben onun bu bütün bütün manasız ve yanlış o dostluk taassubuna mukabil derim: Kahraman ordunun zaferi ve şerefi ona verilmez, yalnız onun bir hissesi olabilir. Nasıl ki ordunun ganimeti, malları, erzakları bir kumandana verilse zulümdür, dehşetli bir haksızlıktır.
Evet, nasıl o insafsız, o çok kusurlu adamı sevmemekle beni ittiham etti. Adeta vatan haini yaptı. Ben de onu, orduyu sevmemekle ittiham ediyorum. Çünki bütün şerefi ve manevî ganimeti o dostuna verip, orduyu şerefsiz bırakıyor.
Hakikat ise: Müsbet şeyler, haseneler, iyilikler cemaate, orduya tevzi’ edilir.. Ve menfilikler ve tahribat ve kusurlar başa verilir. Çünki bir şeyin vücudu, bütün şeraitinin ve erkânının vücuduyla olur ki, kumandan yalnız bir şarttır. Ve o şeyin ademi ve bozulması ise, bir şartın ademiyle ve bir rüknün bozulmasıyla ölür, mahvolur, bozulur. O fenalık başa ve reise verilebilir. ıyilikler ve haseneler ekseriyetle müsbet ve vücûdîdir. Başlar sahip çıkamazlar. Fenalıklar ve kusurlar ademîdir ve tahribîdir, reisler mes’ul olurlar.
Yükleniyor...