Hak ve hakikat böyle iken, nasılki bir aşiret fütûhat yapsa, “Aferin Hasan Ağa!..” mağlub olsa, “Tuh!” diye aşiret tezyif edilse; bütün bütün hakikatın aksine hükmedilir. Aynen öyle de: beni ittiham eden o müddei bütün bütün hak ve hakikatın aksine bir hatasıyla güya adliye namına hükmetti...”(124)

Anti Parantez Acib Bir İbret Nümûnesi

Üstâd Bediüzzaman’ın üstteki ifadeleri ile ve bir çok şahidlerin şehadetiyle anlaşılmıştır ki:

Müellif, Beşinci şua’nın aslını, yani içindeki hadis-i şeriflerin bir kısım te’villerini 1908-1909’larda yazmıştır. Daha sonra onu 1910’da te’lif ettiği Muhakemat eserine bir tetimme olarak kaydetmiş ve 1919’larda da ona yeni bazı ilâveler yapmıştır. Daha sonraları aynı eseri 1938’de bir-iki haşiye ilâve ederek tanzim etmiş ve “Beşinci şua” adını vermiştir.Ancak aslı türkçe olan bu eser, (yani Beşinici şua’ın aslı) basılmış değildir.

(124) Osmanlıca Afyon Mahkemesi müdafaat, s: 25.

Beşinci şua’ da yazılı hadislerin te’vil ve tatbikatlarında şahıslar tayin edilmemiş, küllî manalarla hadislerin vukuundan evvel bazı beyan ve ifadelerde bulunulmuştur..

Hakikat böyle iken, 1948’de açılan Afyon Mahkemesi Savcısı ve Sorgu Hâkimi, iddianame ve kararnamelerinde bilhassa Afyon Ağırceza Mahkemesi 6.12.1948’deki ilk kararnamesinde musırrane şekilde o küllî te’villeri (az sonra medar-ı ibret bir nümune olarak arzedeceğimiz ızmir Güvenlik Mahkemesi kararnamesinde olduğu gibi) M.Kemal Paşa’ya tatbik ettiler. Hüküm gerekçesinide tamamen ona bina ettiler. Ama sonra Temyiz Birinci Ceza Dairesi o ma’hut kararı tanımadı, haksız buldu ve onu esastan bozarak, adliyenin yüzünden öylesi şahsî, adaletsiz hüküm namındaki lekeyi sildi, süpürdü.

1953’de, İstanbul Ağırcezasında görülmüş Gençlik Rehberi davasında da Savcı ve bilirkişiler yine aynı mes’eleleri bahane etmeye çalıştılar. Hatta Gençlik Rehberi eserinde yazılı “Birden o fitneyi ateşlendiren ve talim eden irtidatkâr bir şahs-ı manevi önümde tecessüm etti...” cümlesini bile aynı şahsa tatbik ederek onunla Bediüzzaman’ı mahkûm etmeye çalıştılarsa da, mahkemenin âdil hey’eti dinlemedi. Üstâd’a beraet verdi.

İşte, şimdi de 26/2/1985 ve 85/114 esas, 85/188 sayılı kararıyla ızmir Güvenlik Mahkemesi, bin defa beraat etmiş ve bir o kadar damuhkem kaziye halini almış olan Nur Risalelerinin içindeki o risalede, küllî ve umumî kable-lvuku’ gaybî ihbarlarını yine aynı şahsa nasıl tatbik ettiklerini ve hükümlerinin esasını nasıl ona bina ettiklerini ibret ve hayret içinde görmek


Yükleniyor...