Nur’un o mecmuasının ahirine ilhak edilen bir Risalede “Zaif hadislerin tevilleri var” diye o mecmuanın müsaderesine yardım etmek çıkmaz mı?

Bizler sizin gibi zatlardan yaralarımıza merhem sürmek ve ferasetinizle yardım bekler, cüz’î tenkidlerinizden gücenmiyen

MEVKUF

SAİD-İ NURSİ(111)

Hazret-i Üstâd’ın tarihleri belli olan bu müdafaât ve i’tirazlarından sonra. umumî ve belli başlı diğer ittiham maddelerinin en mühimmi ve can damarı hükmünde olanlarından, mahkemede yaptığı müdafaalarından kısa kısa bölümleri almaya çalışacağız.. Ve ancak numûne için az bir kısmını alabileceğiz.

Üstâd’ın ehl-i vukuf raporuna yazdığı cevabını mahkemeye verdikden bir gün sonra da, yani 3.9.948 günü Ahmet Fevzi Kul Efendi uzunca âlimane ve edibâne bir müdafaada bulunmuştu. Az ilerde bu müdafaadan da talebelerin müdafaaları içinde kısmen dercetmeyi düşünmekteyiz.

İttihama Medar Maddeler:

1- Cumhuriyet ve lâikliği, dinsizlik ve istibdat manasında anlayıp yorumlayarak, Bediüzzaman’ın şahsına ve Kur’ânî hizmetine taarruz etmek manasında olan iddia ve ittihamlara karşı:

(111) Osmanlıca Afyon mahkeme müdafaatı S: 116

( * ) Şükrü Saraçoğlunun Başbakanlığı 9 Temuz 1942 de başlayıp, 5 Ağustos 1946 ye kadar devam etmiştir. İki kabine değiştiren saracoğlu, her iki hükûmetinde millî eğitim bakanı Hasan Ali Yüceldir. Kıpkızıl kominist olan bu herifler, alenî şekilde din aleyhtarlığını yapmışlardır.Şükrü saracoğlu İslam dini hakkında müteeddit defalar “Zehir” tabirini kullanmıştır. 7 Ağustos 1946 dan 9 Eylül 1947 ye kadar başbakan olan Recep Pekerde aynı tavrı takınmış ve aynı zehirleri kusmuştur.

(Geniş tafsilat için Bkz. Sebilur Reşad Mecmuası sayı: 1, Mayıs 1948 ve sayı: 2, 1948 ve sayı: 3, Haziran 1948 nüshaları)

“...Sabık mahkemelerde dava ettiğim ve hücettlerini gösterdiğimiz gibi, bizim gizli düşmanlarımız ve hükûmeti iğfal ve bir kısım erkânını evhamlandıran ve adliyeleri aleyhimize sevkeden resmî ve gayr-ı resmî muarızlarımız, ya fena bir surette aldanmış veya aldatılmış.. veya anarşilik hesabına gayet gaddar bir ihtilâlcidir.. veya İslâmiyete ve hakikat-ı Kur’ân’a karşı mürtedane mücadele eden dessas bir zındıktır ki: bize hücum etmek için; istibdat-ı mutlaka cumhuriyet namını vermekle, irtidat-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka medeniyet namını takmakla, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun namını vermekle hem bizi perişan hem hükûmeti iğfal, hem adliyeyi bizimle manasız meşgul eylediler. Onları kahhar-ı Zülcelal’in kahrına havale edip,” kendimizi onların şerrinden muhafaza için kal’asına iltica ederiz(112)

Bir başka parçadan:

“...Eğer dinsizliği bir nevi siyaset zannedip, bu hadisede bazılarının dedikleri gibi derseniz; “Bu Risalelerin ile medeniyetimizi ve keyfimizi bozuyorsun?”

Yükleniyor...