kılmak için gitmişler. Cami’e girdiklerinde bakıyorlarki; Bediüzzaman en ön safta oturuyor. Namazdan sonra Savcı ve Müdür Cami’ kapısının iki tarafında durarak Hocayı beklemeye başlıyorlar. Herkes çıkıyor fakat bir türlü Bediüzzamanı kapıdan çıkarken göremiyorlar. En son Cami’ imamı çıkıyıyor, ona soruyorlar:”içerde başka kimse varmı?” imam: “Hayır, hiç kimse kalmadı” diyor.

Savcı ve Müdür şaşkınlık içerisinde hapisaneye acele geliyorlar. Ben o sıra yatıyordum. Gardiyan bana: “Koş İbrahim(*) Savcı ile Müdür çağırıyorlar.” dedi. Koşa koşa gittim, hocanın koğuşunun kapısı önünde beni bekliyorlardı. Bana hiddetli bir şekilde “Aç şu kapıyı!” dediler. Kapıyı açtım.Bediüzzaman elinde tesbih,Cubbesini önüne almış oturuyordu. Bana hiddetle çıkışan Savcı ve Müdür her ikiside Üstâd’ın elini öptüler..Ve artık Üstâd’ın odasına kalem, kağıt gibi şeylerin girmesine müsaade ettiler.

Ben birkaç gün sonra müdüre sordum.”Bu değişiklik ne içindir?”, Müdür: “kardeşim, biz onu Bayram namazında camide gördük. Buraya geldiğimizdede onu koğuşunda bulduk” dedi. (Son şahitler-5, sh. 136)

Üçüncü Said ve Belirtileri

Afyon hapsinin birinci senesinde Üstâd’da başlıyan yeni bir halet-i ruhiye,1949 yılı başlarında kemalini bulmuş ve kendisini bir “İçüncü Said” merhalesine yöneltmiştir. Bu halet-i ruhiye evvelâ maddî sebeblerden kaynaklanmış, bilâhare ruhî ve kalbî bir halete inkilâb etmiş olduğu görülüyor. Hazret-i Üstâd bu halet-i ruhiyesini talebelerine tavsif edip bildirirken, -az ilerdeki mektuplarından görüleceği üzere- evvelâ maddî sebebleri nazara vermiş ve bundan sonra artık Risale-i Nur’un hizmet tedbirlerini, hususan müdafaalar işini hâs talebelerine bırakacağını yazmıştır. Daha sonraki aylarda inkişaf eden bu halet-i ruhiye, kendisini tamamen ahiret ehli olan bir üçüncü Said şeklinde gösterdiğini kaydetmiş.

(88) Son şahitler-3, s: 169.

( * ) İbrahimin ifadesine göre Savcı kendisine hz.Üstâd’ın koğuşunun kapısının anahtarını vermiş.Üstâd’ın yemek ve sair ihtiyaçlarını kendisi ğötürüp veriyormuş. A.B.

Ancak, Hazret-i Üstâd’ın bu açık ifadeleriyle birlikte, Afyon hapsinden sonra, özellikle 1950 D.P iktidarı iş başına geldikten sonra, Hazret-i Üstâd bu yeni iktidarın bazı iç ve dış dünya ve siyaset mes’elelerinde takib edecekleri metodlara dair onları ikaz ve irşad eden beyanları sudur etmesiyle; Bu halet-i ruhiye ile, Üstâd’ın bu tarz ehl-i idareye yaklaşımları arasında bir ilişki kurularak, İçüncü Said safhası “Ehl-i siyaseti irşad dönemi” diye yorumlanmaya sebeb teşkil etmiştir. Bu münasebet kurma ve yorumlar, bilhassa Hazret-i Üstâd’ın yanındaki hâs talebelerinden gelmesi ve Tarihçe-i

Yükleniyor...