Üstâd: “İyiyim evlâd, geçmiş olsun” dedi.
Hapishaneye bir hafta önce girdiğimi ve başıma gelen hadiseyi nereden öğrenmişti bilmiyorum. Üstâd devam ederek: “Zalimler belâlarını bulacaklar. Hem bu dünyada, hem de ahirette.”
Üstâd hiç hediye kabul etmezdi. Pek az yemek yerdi. Saçı bıyığı süt beyazdı. Vücudu da bembeyazdı. Saçları arkaya doğru uzundu”(29)
11-Bolvadin’li şahide Yüksel demişki:
“1948 de Üstâd Afyon hapsinde iken, bir gün mahkemeyi dinlemeye gitmiştim.Hakim, üstada:” Sanatın nedir?” diye sorunca, üstad: “Sanatım iman kurtarmaktır” diye cevap verdi.
Yine hâkim:”Neden Sakal bırakmadın, niçin evlenmedin” diye sordu.
Üstâd:”Sakal bırakmadım, hapse girince siz kesmiyesiniz diye... Evlenmek ise, O Sünneti yerine getirenlerden bazıları, dokuz farzı terkettiler” dedi. (Son şahitler-4 sh. 234)
(28 Son şahitler-1, s: 29.
(29) Son şahitler-1, s: 123.
Tekrar BaştanAlıyoruz
Burada, tekrar Afyon hapis hadisesinin başına dönerek. evvelâ Hazret-i Üstâd’ın hapishanedeki tecridli,azaplı yürekler acısı hapis hayatına; ve mahkemenin gadirli, kanunsuz zulümlü safahatına.. ve bu arada Üstâd’ın mahkemede yaptığı müdafaalarının geniş bölümüne, hem hapisteki talebeleriyle olan gizli muhabere mektuplarına ve eski mahpuslarla olan irşadkârane alâkalarına ve saireye bakacağız.
Evet, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman önceki hapislerinde -Özellikle Denizli hapsinde- olduğu gibi, Afyon hapsinde de tek başına, fakat bu defa küçük ve ısınabilen bir odaya değil, altmış kişilik köhne, yarık, dökük büyük bir koğuşa tek başına konulmuştur. Bunun yanında hiç kimseyle sûret-i kat’iyede görüştürmemek üzere çok sıkı bir kontrol altına alınmıştır. Üstâd’ın tek başına konduğu bu büyük, soğuk, boş koğuşta, zemherîrin en soğuk günlerinde ve Afyon’un ünlü çok soğuk yakıcı, dondurucu kış günlerinde, ilk iki gün iki gece sobasız, ateşsiz, mangalsız bulundurulmuştur. Bundan maksad da, herhalde burada kendi kendine ölüp gitsin idi. Yoksa,
Yükleniyor...