Bediüzzaman denilince, aklıma Bediüzzaman için açılan mahkemelerin yersizliği gelir. Ne kadar çektirmişlerdi!. Allah yolunda ilim yapmış bir zat, bu yolun mensublarını geliştirmek ve yetiştirmek için gayret sarfetmiş, insanlığa hitab etmiş, vatan için, din için çalışıp ömrünü bu ulvi gayelerle geçirmiştir.
Bediüzzaman tamamen manevi yolda çalışmış bir şahsiyettir. “Sen bu yolda çalışıyorsun” diye rahatsız etmişlerdir. Halbuki anayasada “Kimse dini duygularından dolayı kınanamaz”(23) denmektedir.
Bediüzzaman’a bunca yapılan tahdit, tehdit ve eziyetlerden sonra, ona açılan davaların yersiz olduğunu anladım. Büyük adamdır.. Din için çekti, Allah için çekti. Allah gani gani rahmet eylesin...”(24)
7- Afyon hapis hadisesi sırasında. hapishane müdürü olarak bulunmuş Uşaklı Mehmet Kayhan, ibret verici şu hadiseyi anlattı:
“-Ben eskiden Uşak’ta savcılık başkâtibi idim. Daha sonra müracaat ederek Çorum Cezaevi müdürlüğüne tayinimi çıkarttım. Sonra Balıkesir ve 1947 senesinde de Afyon’a tayin oldum.
Bu yıllarda Emirdağ’da oturan Bediüzzaman Said-i Nursi isminde bir vatandaşımız vardı. Bu adamın din propagandası yaptığı hükûmetçe tesbit edildiği için, polis memuru Uşaklı Sabri Banazlı’yı ve diğer arkadaşlarını sivil elbiselerle Emirdağ’a göndermişlerdi.
Bir gün polis Sabri Banazlı Cezaevine gelerek bana: “Yakında sana Bediüzzaman isminde birisini getireceğiz” diye haber verdi.(25) Daha sonra da Said-i Nursi’yi hapishaneye getirdiler.(26)
(23) Anayasada mezkur hükmün mevcudiyeti ile beraber, bir de onun karşısına 163. madde diye lastikli ve dindar Müslüman halkı kıskıvrak bağlamak ve ezmek için tuzaklı bir maske de oraya konulmuştu. O hükmün manası da: “Namazını kıl, orucunu tut, fakat dinin ahkâmına, dinin kudsiyetine dair sakın hiç birşey konuşma!.. ımandan ve Kur’ân’dan hiç bahsetme, onları hiç methedme” şeklinde anlıyanlar çoktur. A.
(24) Son şahitler-3 S: 176-185.
(25) Müdürün polisten rivayet ettiği husus, çok önceden Bediüzzaman’ın hapsedileceğinin planlandığ’ını göstermektedir. Yoksa bir polis nereden bilir ki Bediüzzaman hapsedilecektir? Demek ki. Üstâd hakkında hazırlanan plân son günlerde artık aleniyete çıkmıştı. Polisler, bile biliyorlardı. A.
(26) Son şahitler-1, s: 15.
Bediüzzaman tamamen manevi yolda çalışmış bir şahsiyettir. “Sen bu yolda çalışıyorsun” diye rahatsız etmişlerdir. Halbuki anayasada “Kimse dini duygularından dolayı kınanamaz”(23) denmektedir.
Bediüzzaman’a bunca yapılan tahdit, tehdit ve eziyetlerden sonra, ona açılan davaların yersiz olduğunu anladım. Büyük adamdır.. Din için çekti, Allah için çekti. Allah gani gani rahmet eylesin...”(24)
7- Afyon hapis hadisesi sırasında. hapishane müdürü olarak bulunmuş Uşaklı Mehmet Kayhan, ibret verici şu hadiseyi anlattı:
“-Ben eskiden Uşak’ta savcılık başkâtibi idim. Daha sonra müracaat ederek Çorum Cezaevi müdürlüğüne tayinimi çıkarttım. Sonra Balıkesir ve 1947 senesinde de Afyon’a tayin oldum.
Bu yıllarda Emirdağ’da oturan Bediüzzaman Said-i Nursi isminde bir vatandaşımız vardı. Bu adamın din propagandası yaptığı hükûmetçe tesbit edildiği için, polis memuru Uşaklı Sabri Banazlı’yı ve diğer arkadaşlarını sivil elbiselerle Emirdağ’a göndermişlerdi.
Bir gün polis Sabri Banazlı Cezaevine gelerek bana: “Yakında sana Bediüzzaman isminde birisini getireceğiz” diye haber verdi.(25) Daha sonra da Said-i Nursi’yi hapishaneye getirdiler.(26)
(23) Anayasada mezkur hükmün mevcudiyeti ile beraber, bir de onun karşısına 163. madde diye lastikli ve dindar Müslüman halkı kıskıvrak bağlamak ve ezmek için tuzaklı bir maske de oraya konulmuştu. O hükmün manası da: “Namazını kıl, orucunu tut, fakat dinin ahkâmına, dinin kudsiyetine dair sakın hiç birşey konuşma!.. ımandan ve Kur’ân’dan hiç bahsetme, onları hiç methedme” şeklinde anlıyanlar çoktur. A.
(24) Son şahitler-3 S: 176-185.
(25) Müdürün polisten rivayet ettiği husus, çok önceden Bediüzzaman’ın hapsedileceğinin planlandığ’ını göstermektedir. Yoksa bir polis nereden bilir ki Bediüzzaman hapsedilecektir? Demek ki. Üstâd hakkında hazırlanan plân son günlerde artık aleniyete çıkmıştı. Polisler, bile biliyorlardı. A.
(26) Son şahitler-1, s: 15.
Yükleniyor...