Mevkuf olanların hemen hepsi bu suretle tahliye edilmiş, gayr-ı mevkuf olan Zübeyr’de yeniden tevkif edilmişti.

Nur talebelerinin tahliyelerinden sonra, içerde Üstâd’ımız, Ahmed Feyzi, Ceylan, Zübeyr, İnebolulu İbrahim Fakazlı kalmışlardı. Bir hafta sonra da Nazif Çelebi ile oğlu Selahaddin Çelebiler de geldiler.

Biz, yani ben ve benimle beraber gelen Emin Hoca ayrıca muhakeme olunduk. Bana da altı ay ceza verdiler. Yaşım yirmibiri doldurmadığı için bir ayını çıkarıp, beş aya indirdiler.

Hapishanede ruhî lezzetimizle beraber, Üstâd’ımızın hastalığı ve sıkıntılara maruz bırakılması, bizi de müteessir ediyordu. Yanına girmeye izin vermiyorlardı. Savcı ile müdür, ziyaretten men’ etmişti. Gardiyanlara baskı yaparak, Bediüzzaman’la görüştürmeyi yasaklamışlardı. Bu yüzden gardiyanlar, kapı altından yukarı çıkarken bizlere dikkat ederler, berbere mi gidiyoruz, yoksa Üstâd’ımızın kapısına mı dönüyoruz kontrol ederlerdi.

Hapiste Üstâd’ımız bizimle çok alâkadar olur, başımız ağrısa veya birimizi mahzun görse, hemen haber gönderir, soruşturur, mektup yazar ve teselliye çalışırdı. Mutlaka talebelerin derdiyle yakından ilgilenirdi. Bu da Hazret-i Üstâd’ın büyük bir mazhariyeti idi ki; En büyük hizmeti yaptığı esnada, zahiren küçük gibi görünen meseleleri de ihmal etmezdi.

Hapishane hatıraları ayrı bir âlem... Burada Üstâd’ımızı gayet şefik olarak görmekteyiz. Hapishanede daha ziyade lüzum eden sebat, sadakat, metanet, fedakârlık gibi ulvî hasletlerin en ilerisinde olduğu, oralarda yaşıyan ve Üstâd’ın haline yakından ve derinden aşina olanlarca malûmdur.

Daimî mücadelesi, bilhassa evrad ve ezkârını mutlaka devam ettirmekteki azm-i metini, onun Allah’a iltica ve yönelmesinin ve yalnız ona güvenip ondan yardım istemesinin en bariz delilleridir. Zaten uzun yılların böyle sonu gelmiyen ızdırap ve elemlerini yudum-yudum içerek, sabır ve metanet göstermesi ve bütün varlığıyla Hakk’a iltica ve tevekkülüdür ki; ınayet-i ilâhiyye kendisine yâr olmuştur..”(17)

2- Afyon hapsine o zaman başka bir sebebten girmiş; hapisten sonra askerlik günleri hariç, hep Bediüzzaman’ın hususî hizmetlerinde bulunmuş Emirdağlı Muhterem Bayram Yüksel Ağabey ise şunları anlatıyor:

“...O zaman henüz onaltı yaşındaydım. Bilhassa Zübeyr Ağabey’in benim üzerimdeki te’siri çok fazladır. Risale-i Nur’un düsturları ve hizmet tarzı hakkında Zübeyr Ağabey’den çok istifade ettim. Ahmet Feyzi Ağabey, Mustafa Usman, Hıfzı Bayram, Mustafa Sungur, Çalışkanlar hanedanından Osman Çalışkan, Mehmet Çalışkan, Halil Çalışkan, Ceylan Çalışkan, Mustafa Acet,

Yükleniyor...