(10) Temmuz 5, yani 1948’de... Bu dilekçenin de yazıldığı tarih böylece belli olmuş oluyor. A.B.
( * ) Afyon Ağır Ceza Mahkemesi, en ağır ve en uzun ve en sudan bahanelerle ittihamkâr olacağına, daha ilk günlerinde haber vermektedir A.B.
Biz de onları mahkeme-i kübra-i Uhrevide ittiham edeceğimiz gibi, mahkemenizde de onları bütün kuvvetimizle komünist ve anarşistlikle ittiham ediyoruz.
Madem hakikat budur, şefkat-i Kur’âniye bizi maddî mübarezeden men’ ettiği ve intihar hiç bir cihetle câiz olmadığı ve ecel de vakti bilinmediği için, şimdilik kabri bırakıp işkenceli tecrid ve haps-i münferidi kabul ediyorum.
Mevkuf Said-i Nursi”(11)
6 Temmuz 1948 gününde, yani üstteki dilekçenin verilmesinden bir gün sonra İtad’n mahkemeye vermiş olduğu iki dilekçesi daha:
“Nur şâkirtlerinin hâlis ve sırf uhrevî, Nurlar’a ve tercümanına karşı alâkalarına dünyevî ve siyasî cemiyet namını verip, onları mes’ul etmeye çalışanlar, ne kadar hakikattan ve adaletten uzak düştüklerini üç mahkemenin o cihette beraet vermesiye beraber deriz ki:
Hayat-ı içtimaiye-i insaniyenin, hususan millet-i İslâmiyenin üssül esası: Akrabalar içinde ve kabile ve taifeler içinde alâkadarane irtibat.. ve İslâmiyet milliyetiyle mü’min kardeşlerine karşı muavenetkârane bir uhuvvet.. ve kendi cinsi ve milletine karşı fedakârane bir alâka.. ve hayat-i ebediyesini kurtaran Kur’ân hakikatlarına ve nâşirlerine sarsılmaz bir rabıta ve iltizam ve bağlılık gibi, hayat-ı içtimaiyeyi esasıyla temin eden bu rabıtaları inkâr etmekle; ve şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan ve nesil ve milliyeti mahveden ve herkesin çocuklarını kendine alıp karabet ve milliyeti izale eden ve medeniyet-i beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmaya yol açan kızıl tehlikeyi kabul etmekle, ancak Nur şâkirtlerine medar-ı mes’uliyet “Cem’iyet” namını verebilir.
Onun için,Nur şâkirtleri çekinmiyerek Kur’ân hakikatlarına karşı alakalarını ve uhrevî kardeşlerine karşı sarsılmaz irtibatlarını izhar ediyorlar.
Yükleniyor...