safahatında Diyanet hocaları tarafından medar-ı tenkid görülen mes’eleleri ile, Savcının zaman zaman onu kendisine dayanak ittihaz ederek ileri sürmesinde, Bediüzzaman Hazretleri’nin karşı ilmî cevablarını yer yer kaydetmek va’diyle burada bu meseleyi kapatıyoruz.
Dava Ağır Ceza Mahkemesine Sevkediliyor
Az yukarda kaydedildiği üzere, evvela savcılık tahkikatı, daha sonra da Sorgu hâkimliğinde yapılan toplam dört aylık araştırma ve soruşturmalar neticesinde, davanın Ağır ceza mahkemesinde başlanmasına dair karar 26.5.1948’de verilmiş ve dosya Afyon Ağır Ceza Mahkemesine intikal etmiştir. Bu tarihten mahkemenin karar günü olan 6.12.1948 tarihine kadar altıbuçuk ay kadar da Ağır Ceza Mahkemesi safahatı sürmüştür.
Hazret-i Üstâd, dava dosyasının Ağır Cezaya intikali üzerine mahkemeye şu ilk istid’asını vermiştir:
“Afyon Mahkeme ve Ağır Ceza Reisine beyan ediyorum ki:
Eskiden beri fıtratımda tahakkümü kaldıramadığım için dünyaya karşı tamamıyla alâkamı kesmiştim. şimdi o kadar lüzumsuz tahakkümler içinde hayat bana gayet ağır gelmiş, yaşıyamıyacağım. Hapsin hâricinde yüzler resmî adamların tahakkümlerini, hatta bekçilerin, jandarmaların ve polislerin tahakkümlerini çekmeye iktidarım yok. şahsıma karşı eşedd-i istibdat içinde bu tarz hayattan bıktım.
Ben sizden bütün kuvvetimle tecziyemi taleb ediyorum. şimdi kabir elime geçmiyor. hapiste kalmak bana lazımdır. Makam-ı iddianın isnad ettiği suçlar, siz de bilirsiniz ki yok ve beni cezalandırmaz. Fakat beni cezalandıracak kanununuzca büyük kusurlarım var... Sorunuz, söyliyeceğim.
Afyon Ceza evinde mevkuf
Said-i Nursi(7)
“Sual: Nedir kusurun ki, seni onunla cezalandıracağız?
Cevab: En büyük kusurumdan bir tek suçum budur: Yirmi seneden beri bana edilen eşedd-i zulüme karşı tahammül edip sükût ettiğimden.. ve şer’an ve vicdanen vatan ve millet ve din namına mükellef olduğum büyük bir vazifeyi yapmadığımdan af olunmaz bir suç olduğu.. ve bilmemek bana bir özür teşkil edemediğine şimdi bu Afyon hapsinde kanaatım geldi, şöyle ki:
Dava Ağır Ceza Mahkemesine Sevkediliyor
Az yukarda kaydedildiği üzere, evvela savcılık tahkikatı, daha sonra da Sorgu hâkimliğinde yapılan toplam dört aylık araştırma ve soruşturmalar neticesinde, davanın Ağır ceza mahkemesinde başlanmasına dair karar 26.5.1948’de verilmiş ve dosya Afyon Ağır Ceza Mahkemesine intikal etmiştir. Bu tarihten mahkemenin karar günü olan 6.12.1948 tarihine kadar altıbuçuk ay kadar da Ağır Ceza Mahkemesi safahatı sürmüştür.
Hazret-i Üstâd, dava dosyasının Ağır Cezaya intikali üzerine mahkemeye şu ilk istid’asını vermiştir:
“Afyon Mahkeme ve Ağır Ceza Reisine beyan ediyorum ki:
Eskiden beri fıtratımda tahakkümü kaldıramadığım için dünyaya karşı tamamıyla alâkamı kesmiştim. şimdi o kadar lüzumsuz tahakkümler içinde hayat bana gayet ağır gelmiş, yaşıyamıyacağım. Hapsin hâricinde yüzler resmî adamların tahakkümlerini, hatta bekçilerin, jandarmaların ve polislerin tahakkümlerini çekmeye iktidarım yok. şahsıma karşı eşedd-i istibdat içinde bu tarz hayattan bıktım.
Ben sizden bütün kuvvetimle tecziyemi taleb ediyorum. şimdi kabir elime geçmiyor. hapiste kalmak bana lazımdır. Makam-ı iddianın isnad ettiği suçlar, siz de bilirsiniz ki yok ve beni cezalandırmaz. Fakat beni cezalandıracak kanununuzca büyük kusurlarım var... Sorunuz, söyliyeceğim.
Afyon Ceza evinde mevkuf
Said-i Nursi(7)
“Sual: Nedir kusurun ki, seni onunla cezalandıracağız?
Cevab: En büyük kusurumdan bir tek suçum budur: Yirmi seneden beri bana edilen eşedd-i zulüme karşı tahammül edip sükût ettiğimden.. ve şer’an ve vicdanen vatan ve millet ve din namına mükellef olduğum büyük bir vazifeyi yapmadığımdan af olunmaz bir suç olduğu.. ve bilmemek bana bir özür teşkil edemediğine şimdi bu Afyon hapsinde kanaatım geldi, şöyle ki:
Yükleniyor...