Dokuz seneden beri ihtilâttan bila-sebeb men’ edildiğimden, mesleğim itibariyle Kur’ân ve iman ile hasr-ı iştigal etmiştim.. Ve onun neticesi olarak yazdırdığım eserlerden birisi, Kur’ân-ı Hakimdeki iki bin sekizyüz küsûr lafza-i Celâlin bir sırr-ı kerametini ve nakş-ı i’cazını gösterecek en müstesna bir hat ile yazılmış, gayet kıymettar yirmiden fazla Kur’ân-ı Kerim cüzlerini...

2- Beka-i Ruh ve melâike ve haşrin hakkaniyetine dair Yirmi Dokuzuncu Söz nâmı altındaki Risalenin içinde tezahür eden kendimce en ekall bin liraya değer bir sırr-ı azimi gösteren risaleyi...

3- Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) Risaletini güneş gibi ispat eden ve harika bir surette on iki saatte te’lif edilen yüz elli sahifelik On Dokuzuncu Mektup nâmı altında, Mu’cizat-ı Ahmediye (A.S.M.) Risalesini, ki o mu’cizatın keramatı olarak, o risalede tevafuk nâmıyla öyle bir sırr-ı azim tezahür etmiş ki; O risale tek başıyla maddeten bin lira kadar kendimizce kıymettardır.

4- Vahdaniyyet-i İlâhiyyeyi güneş gibi ispat eden ve Kur’ân’ın otuzüç ayet-i azimesini tefsir eden otuzüç pencere nâmındaki otuz üçüncü mektup ki sırr-ı tevafukla beraber, kıymet-i ilmiyesi ve edebiyesi i’tibariyle, ehl-i tevhidce yalnız maddeten bin lira kadar ehemmiyetli olan risaleyi..

5- şirkin esasını ref’ edip vahdaniyyeti nihayetsiz derecede kuvvetli ispat eden “Otuz ıkinci Söz” nâmı altındaki eser ki, o eser bir âlim tarafından zayi’ edilse, onu elde etmek için bin lira tereddütsüz vereceğini zannettiğim misilsiz risalemden mevcud her iki tanesini..

6- ısraftan kurtarmak ve bu fakir milleti iktisada alıştırmak için yazdığım küçük fakat müstesna bir ehemmiyette olan “ıktisad Risalesi” ismindeki risalemin mevcut olan her üç nüshasını..

7- Kendi ihtiyarlığımdan dolayı iman noktasında Kur’ân’da bulduğum rica ve tesellî nurlarından kaleme aldığım ve mevcudu tam üç nüsha ve iki nüsha da noksan olarak umum beş parçasını ki, bence bu risale benim gibi kabre yakınlaşmış bir ihtiyar adama kıymet takdir edilmiyecek derecede yüksek bir hakikat ile yazılmıştır.

8- Onbeş sene evvel Arapça olarak tab’ edilen, Harb-i Umumî de ateş içinde yazıldığı için, o zamandaki baş kumandanın bu yadigâr-ı harbin hayrına iştirâk etmek niyetiyle, kâğıdını kendisi verdiği İşarat-ül İ’caz tefsirini.. Hem 1335 senesinde İstanbul’da tab’ edilen Kâtre, şemme, Habbe, Habbenin Zeyli ve Ankara’da Yeni Gün matbaasında tab’ edilen zeylinin zeyli.. ve Ankara matbaasında tab’ edilen Habab ve istanbul’da

Yükleniyor...