Bu halde, bu gibi adamlar tarihe mal olmuş. Bu adamlar hakkında hakiki hükmü tarih verecektir.

Benim tanıdığım Said-i Nursî; memlekete, millete faydalı olmaya çalışmış bir adam.. Fikri neyse söylemiş, konferans vermiş, va’az etmiş, yazı yazmış bir adam.. Başka ne yapabilir?

Milli harekette Ankara’ya gitmiş, kendisini hürmetle karşılamışlar ve ayakta alkışlanmış. Böyle bir adamın ne yapmak istediği sorulmaz. Çünkü eserleri ve yaptığı meydandadır.”

{Aydınlar Konuşuyor, s: 147.}



2- Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan: (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Eski Türk Edebiyatı hocalığında yarım asır hizmet etmiş ve bir çok eser bırakmış bir insan.)

Bu zat, Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursi’nin şahsiyeti eserleri ve hizmeti hakkında ezcümle şöyle fikir beyan eder:

“Said-i Nursî, hakiki bir Müslüman, hem de çok kültürlü bir Müslümandı. İslâmi fıkirlerin yayılışı benim şahsen en büyük emelimdir... Bence hakiki her Müslüman, Nurcudur. Sonra benim kanaatım şu ki: Anadolu’yu komünizme karşı koruyan İslâmî hareket.. Ve bilhassa Nur talebeleridir.

Said-i Nursi; İslâmî, ahlakî umdeleri yaymaktan başka, hiç bir fikir takib etmemiştir. Buna ise, memleketimizin büyük bir ihtiyacı vardır. Birinin yıkmak istediğini, o yaptı. Ona minnettarım. İslâm ağacını budadı. Budayınca altından İslâm’ın yeni ve taze fidanları fışkırdı...”

{Aydınlar Konuşuyor, s: 150.}



3- Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu: (Erzurum Atatürk- Üniversitesi eski Rektörü)

Bu zat, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un yaptığı hizmetleri hakkında özetle telâkkisini şöyle açıklamıştır:

“Tanzimattan itibaren manevî değerlerini yavaş yavaş kaybederek materyalistleşen ve bu yüzden manevî çöküntüye uğrıyan cemiyetimizin yeniden dirilmesi, silkinip kendine gelmesi için, Said-i Nursi örf, adet ve ananelerimize sıkı sıkıya sarılmamız, bencil duygulardan uzaklaşarak, kendimizi karşılık gözetmeden memleket hizmetine adamamız gerekleri üzerinde durmuştur...

Said-i Nursi, bir cemiyetin ilerlemesinin, çağın ilerlemesine ayak uydurabilmesinin maneviyatsız, sadece pozitif ilimle mümkün olamıyacağını; müsbet ilimler sahasında çok çalışmakla beraber manevî değerlere; yani örf, adet ve geleneklerimize ve dinî inançlarımıza da lâyıkıyla yer vermek,

Yükleniyor...