Üçüncü Bölüme Bir Hatime

Büyük şahsiyetlerin Telâkkileri

Az yukarda işaret edilmiş İslâm âleminin dinî ve içtimaî büyük şahsiyetleri, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin yaptığı imanî hizmetinin azametini ve ilmi büyük ve fevkalâde dehasını ne şekil ve nasıl kabul edip karşıladıklarını gösterir ifade ve beyanlarından bazı örnekler vermek istedik. Din âlimlerinin görüş ve telâkkileri yanı sıra, devlet ricelinin, askerî erkân ve kumandanlarının da, içtimaiyatçı ve siyaset adamlarının da, psikolog, sosyolog ve tarihçilerinin de ve nihayet gönül ehli büyük velî insanlarının da; Bediüzzaman Said-i Nursi hakkında görüş ve telâkkilerini birlikte arz etmeliyiz. Bütün bunları tesbit etmek için de Bediüzzaman’ın çocukluk, tahsil ve gençlik devrelerine, bilâhare de Risale-i Nur ile yaptığı Kur’ânî hizmet safhalarına dönüp bakmak gerekmektedir.

Evvelâ: Onun çocukluk zamanlarındaki acib harika, ilâhî zekâsı ve fıtrî kabiliyet ve isti’dadını bizzat müşahede eden şark vilâyetlerindeki büyük allâme ve Velî zatlardan, başta şeyh Abdurrahman-ı Tağî Hazretleri, şeyh Fehim-i Arvasî, şeyh Muhammed Celalî, şeyh Muhammed-ül Küfrevî, şeyh Fethullah-ı Verkanisî, Siirtli şeyh Fethullah Efendi, Nurşinli Muhammed Ziyaeddin (Hazret), Bitlisli şeyh Muhammed Emin Efendi.. Ve onun ilk hocalarından Seyyid Nur Muhammed gibi zatlar, Bediüzzaman’a karşı ne kadar şefkatkâr, ne kadar takdirkârane hürmetkâr davrandıkları ve onu nasıl bir sevgi ve şefkatle karşıladıklarını bu kitabın baş taraflarında delil ve vesikalarıyla kaydetmişizdir.

Saniyen: Tahsilini bitirip şark’taki güzide simalarla mülâkat yapmak üzere yaptığı seyahatler neticesinde, şark’taki bütün ulema ve meşayih Bediüzzaman’ın ilminin Vehbî ve harika ve erişilmez seviyede olduğuna kanaat getirerek hükmetmeleri ve tasdik ederek; ona, “Bediüzzaman” unvanını lâyık görmüş olmaları hadisesidir. Bu da kitabın baş taraflarında vesikalarıyla kaydedilmiştir.

Salisen: 1898’de Bitlis’ten Van’a gittiği zaman ve gitmeden önce, Bitlis’te geçen iki senelik hayatında tüm medrese alimlerince ona lâyık görülerek verilmiş olan Bediüzzaman unvan-ı liyakatını, başta Bitlis Valisi merhum Ömer Paşa ve sonra Van valilerinden Hasan Paşa ve Tahir Paşa.. Ve Van’daki bütün mektep muallimleri; Ona o lâyık ve muvafık unvanını hep tasdik ederek: “Beli!.. Bediüzzaman unvanı bu zata layıktır ve müstehaktır” demeleridir.

Rabian: 1907’de Van’dan İstanbul’a gittiği zaman, Padişah Abdülhamid Han’ın mabeyn hükûmetiyle yaptığı merdane ve pervasız mülâkatları,

Yükleniyor...