dersten, te’liften men’ etmekle beraber; en mühim sözler ve risaleler, en sıkıntılı ve hastalıklı zamanımda, en sür’atli bir tarzda yazılması doğrudan doğruya bir İnayet-i Rabbaniye ve bir İkram-ı Rabbanî ve bir Keramet-i Kur’âniye olmazsa nedir?..

{Mektubat, Sözler Yayınevi, s: 384.}



4- “Hem yazılan eserler, risaleler ekseriyet-i mutlakası hariçten bir sebeb gelmeden, ruhumdan tevellüd eden bir hâcete binaen anî ve def’î olarak ihsan edilmiş.. Sonra bazı dostlarıma gösterdiğim vakit, demişler ”şu

zamanın yaralarına devadır” intişar ettikten sonra, ekser kardeşlerimden anladım ki; tam bu zamanda ihtiyaca muvafık ve lâyık bir ilâç hükmüne geçiyor .

{Aynı eser, s: 385.}



Daha bu dört nümûneler gibi birçok örnekler gösterebiliriz ki, Risale-i Nurların asılları ilham ve sünûhatın ışıklarıdır. “İhtar aldım. Ruhuma ihtar edildi, kalbime geldi...” gibi hep aynı hakikata işaret eden ifadelerin Nur risalelerinde yüzer defa tekrarları vardır.

Kâtip ve Hizmetkârlarının şehadetleri

Üstâd’ın te’lif anlarındaki vaziyetini bizzat müşahede etmiş müsvedde kâtibleri ve o anda hazır bulunmuş bazı zatların şehadetlerini yazıyoruz:

Birincisi: Merhum Albay Hacı Hulusî Yahyagil’dir. şifahen bir kaç defa kendisinden bizzat dinlemişimdir ki, diyordu: “Ben Eğridir’de iken, Üstâd’ı ziyaretlerimin birisinde te’lif anını gördüm. Te’liften önce, kendisine hâs tarz-ı şivesiyle çok mütevazi’ bir şekilde sohbet yapmakta iken, birden fırlıyarak somyasının üstüne çıktı... Ve gayet ciddileşerek: “şimdi hocalık vazifesi başladı” dedi.. Kalem kâğıt getirtti.. Ve yazdırmaya başladı. Gayet sür’atle söylüyordu. Dikkat ettim, göğsünden harıltılar, gıcırtılar gibi sesler geliyordu. Durmadan söylüyordu. Hatta te’lif anındaki şive tarzı dahi tamamen değişikti...

İkincisi: Bediüzzaman’ın müsvedde kâtiplerinden ve ahiret kardeşlerinden Barlalı Hafız Halid Efendi’nin yazdığıdır, şöyle diyor:

“...Zahir hale bakılırsa, ilmihali bilmiyor gibi görünüyor. Birden bakarsın bir derya kesiliyor. Me’zun olduğuz miktarı ve Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan istifade derecesi nisbetinde söyler. Resul-iEkrem’den (A.M.) cihet-i istifadesi olmadığı vakitler de, yeni ay gibi mahviyet gösterir. “Bende Nur yok, kıymet yok!” der...

{ Barla Lahikası, Envar Neşriyat, s: 108.}



Üçüncüsü: Barla’lı Abdullah Çauuş, Süleyman Sami, Hafız Halid ve


Yükleniyor...