hem tashihat yapar, hem gidip gelme beş saat kadar süren yerlere yaya olarak gider, hem aynı günde üç dört saatını te’lifata hasreder ve hem de çoğu zaman yemeğini kendisi hazırlardı. O zamanlarda kırk kadar yerde risaleler; Risale-i Nur’a müştak ilk talebeleri tarafından el yazılarıyla çoğaltılıyordu. Üstâd yazılıp kendisine gelen bu kitapları sırtına yüklenir; dağ, bağ ve kırlara gider, orada tashihlerini yapar, akşam evine dönerdi.
Nefye mahkûm edilmiş olarak, zamanın en dehşetli zulmüne ma’ruz bırakılmış ve kimseyle görüşmesine müsaade edilmemiştir. Fakat o, yokluk içinde tükenmez bir varlığa kavuşmuştu. Çünkü o, Âlem-i İslâm ve insaniyyeti tenvir ve irşad edecek Kur’ân’dan gelen iman hakikatlanı te’lif ediyor ve aynı zamanda neşir ediyordu...“
{Büyük Tarihçe-i Hayat, s: 130-134.}
İşte, büyük tarihçeden özetle ve mealen aldığımız bu ifadelere göre, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursi 1926 baharından başlıyarak 1949’da bitirdiği ve tam tamına Kur’ân’ın nüzûlu gibi yirmiüç senede te’lif edip tamamladığı “Risalet’ün Nur, Resail-in Nur, Risale-i Nur ve Risale’in Nur” adlarıyla müsemma Kur’ân’ın hakikatlar hazinesinden lema’an eden Nur risalelerinden, sadece Barla’da ve Isparta merkezinde dokuz sene zarfında yüzyirmi altı adedini telif eder. Bunlara bir de, 1925’de Burdur’da te’lif ettiği “Nur’un İlk Kapısı” kitabı ve 1920’den 1923 yılına kadar yazdığı ve bunlardan üç dört tanesini kısmen veya tamamen Burdur, Isparta ve Barla’da tamamladığı Arabî risalelerinin zeyilleri ile birlikte mecmuu olan on yedi adet risaleleri de mezkûr rakama ilave etsek, yüzkırk dört (144) adet olur. Eğer Eski Said’in eserlerinden olan çok kıymettar Nokta risalesini de buna eklesek yüzkırkbeş (145) adede baliğ olur.
Amma sadece sekiz buçuk senelik Barla hayatında Risale-i Nur adıyla başlattığı Türkçe te’lifatından olan Risalelerin sayısı ise, büyük risale olarak, tam yüz dörttür (104). Bilâhare 1934-1935 yılında Isparta merkezinde te’lif etmiş olduğu üç adet risaleler de buna inzimam etse, yüzyedi olur. Eğer yirmidokuzuncu mektubun sekizinci kısmı olan “Rumuzat-ı Semaniye”nin sekiz adet küçük risalelerinin her birisini ayrı bir risale kabul edip buna eklesek; tam yüz onaltı (116) adet risale olur. Buna gör, Mesnevi’deki Arabi risalelerin mecmuu ile birlikte, Risale-i Nur’un parça parça tüm risalelerin mecmuu ise, yüzelli üç (153) adettir.
Hazret-i Üstâd, te’lif ettiği Nur risalelerinin adedi için, Eskişehir hapis hadisesinde yaptığı mahkeme müdafaasında; Barla ve Isparta’da telifi yapılan yüzyedi (107) adet risalelere, Arabilerin mecmuunu ondört risale sayarak; “hep yüzyirmi (120) Risale” diye zikretmiştir. Herhalde o zamanlar
Nefye mahkûm edilmiş olarak, zamanın en dehşetli zulmüne ma’ruz bırakılmış ve kimseyle görüşmesine müsaade edilmemiştir. Fakat o, yokluk içinde tükenmez bir varlığa kavuşmuştu. Çünkü o, Âlem-i İslâm ve insaniyyeti tenvir ve irşad edecek Kur’ân’dan gelen iman hakikatlanı te’lif ediyor ve aynı zamanda neşir ediyordu...“
{Büyük Tarihçe-i Hayat, s: 130-134.}
İşte, büyük tarihçeden özetle ve mealen aldığımız bu ifadelere göre, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursi 1926 baharından başlıyarak 1949’da bitirdiği ve tam tamına Kur’ân’ın nüzûlu gibi yirmiüç senede te’lif edip tamamladığı “Risalet’ün Nur, Resail-in Nur, Risale-i Nur ve Risale’in Nur” adlarıyla müsemma Kur’ân’ın hakikatlar hazinesinden lema’an eden Nur risalelerinden, sadece Barla’da ve Isparta merkezinde dokuz sene zarfında yüzyirmi altı adedini telif eder. Bunlara bir de, 1925’de Burdur’da te’lif ettiği “Nur’un İlk Kapısı” kitabı ve 1920’den 1923 yılına kadar yazdığı ve bunlardan üç dört tanesini kısmen veya tamamen Burdur, Isparta ve Barla’da tamamladığı Arabî risalelerinin zeyilleri ile birlikte mecmuu olan on yedi adet risaleleri de mezkûr rakama ilave etsek, yüzkırk dört (144) adet olur. Eğer Eski Said’in eserlerinden olan çok kıymettar Nokta risalesini de buna eklesek yüzkırkbeş (145) adede baliğ olur.
Amma sadece sekiz buçuk senelik Barla hayatında Risale-i Nur adıyla başlattığı Türkçe te’lifatından olan Risalelerin sayısı ise, büyük risale olarak, tam yüz dörttür (104). Bilâhare 1934-1935 yılında Isparta merkezinde te’lif etmiş olduğu üç adet risaleler de buna inzimam etse, yüzyedi olur. Eğer yirmidokuzuncu mektubun sekizinci kısmı olan “Rumuzat-ı Semaniye”nin sekiz adet küçük risalelerinin her birisini ayrı bir risale kabul edip buna eklesek; tam yüz onaltı (116) adet risale olur. Buna gör, Mesnevi’deki Arabi risalelerin mecmuu ile birlikte, Risale-i Nur’un parça parça tüm risalelerin mecmuu ise, yüzelli üç (153) adettir.
Hazret-i Üstâd, te’lif ettiği Nur risalelerinin adedi için, Eskişehir hapis hadisesinde yaptığı mahkeme müdafaasında; Barla ve Isparta’da telifi yapılan yüzyedi (107) adet risalelere, Arabilerin mecmuunu ondört risale sayarak; “hep yüzyirmi (120) Risale” diye zikretmiştir. Herhalde o zamanlar
Yükleniyor...