Elcevap: Beş-altı sebep için müracaat etmiyorum ve edemiyorum:
Birincisi: Ben ehl-i dünyanın dünyasına karışmadım ki onların mahkûmu olayım; onlara müracaat edeyim. Ben, Kader-i İlâhi’nin mahkûmuyum ve ona karşı kusurum var, ona müracaat ediyorum.
İkincisi: Bu dünya çabuk tebeddûl eder bir misafirhane olduğunu yakînen îmân edip bildim. Onun için, hakikî vatan değil, her yer birdir. Mâdem vatanımda bâkî kalmıyacağım; beyhude ona karşı çabalamak, oraya gitmek bir şeye yaramıyor. Mâdem her yer misafirhanedir; eğer misafirhane sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse, her yer kalbe bârdır ve herkes düşmandır.
Üçüncüsü: Müracaat, kanun dairesinde olur. Halbuki bu altı senedir bana karşı muamele keyfi ve fevk-al-kanundur. Menfîler Kanunu’yla bana muamele edilmedi. Hukuk-u medeniyetten ve belki hukuk-u dünyeviyeden ıskat edilmiş bir tarzda bana baktılar. Bu fevk-al-kanun muamele edenlere, kanun nâmına müracaat mânasız olur.
Dördüncüsü: Bu sene buranın müdürü benim nâmıma, Barla’nın bir mahallesi hükmünde olan Bedre Karyesi’nde, tebdil-i hava için birkaç gün kalmağa dâir müracaat etti; mûsaade etmediler. Böyle ehemmiyetsiz bir ihtiyacıma cevab-ı red verenlere nasıl müracaat edilir? Müracaat edilse, zillet içinde fâidesiz bir tezellül olur.
Beşincisi: Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dâva etmek ve onlara müracaat etmek, bir haksızlıktır; hakka karşı bir hürmetsizliktir. Ben bu haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizliği irtikâb etmek istemem vesselâm.
Altıncı Sebep: Bana karşı ehl-i dünyanın verdikleri sıkıntı, siyaset için değil; çünki onlar da bilirler ki, siyasete karışmıyorum, siyasetten kaçıyorum. Belki bilerek veya bilmiyerek zendeka hesabına, benim dîne merbutiyetimden beni tâzib ediyorlar. Öyle ise, onlara müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zendekayı okşamak demektir. Hem ben onlara müracaat ve dehâlet ettikçe; âdil olan Kader-i İlâhî, beni onların zâlim eliyle tâzib edecektir. Çünki onlar diyânete merbutiyetimden beni sıkıyorlar. Kader ise, benim diyanette ve ihlâsta noksaniyetim var; ara sıra ehl-i dünyaya riyakârlıklarımdan için beni sıkıyor. Öyle ise, şimdilik şu sıkıntıdan kurtuluşum yok. Eğer ehl-i dünyaya müracaat etsem, kader der: “Ey riyâkâr! Bu müracaatın cezasını çek!” Eğer müracaat etmezsem, ehl-i dünya der: “Bizi tanımıyorsun, sıkıntıda kal!”
Yedinci Sebep: Mâlûmdur ki, bir me’murun vazifesi, hey’et-i içtimaiyeye muzır eşhâsa meydan vermemek ve nâfi’lere yardım etmektir.
Birincisi: Ben ehl-i dünyanın dünyasına karışmadım ki onların mahkûmu olayım; onlara müracaat edeyim. Ben, Kader-i İlâhi’nin mahkûmuyum ve ona karşı kusurum var, ona müracaat ediyorum.
İkincisi: Bu dünya çabuk tebeddûl eder bir misafirhane olduğunu yakînen îmân edip bildim. Onun için, hakikî vatan değil, her yer birdir. Mâdem vatanımda bâkî kalmıyacağım; beyhude ona karşı çabalamak, oraya gitmek bir şeye yaramıyor. Mâdem her yer misafirhanedir; eğer misafirhane sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse, her yer kalbe bârdır ve herkes düşmandır.
Üçüncüsü: Müracaat, kanun dairesinde olur. Halbuki bu altı senedir bana karşı muamele keyfi ve fevk-al-kanundur. Menfîler Kanunu’yla bana muamele edilmedi. Hukuk-u medeniyetten ve belki hukuk-u dünyeviyeden ıskat edilmiş bir tarzda bana baktılar. Bu fevk-al-kanun muamele edenlere, kanun nâmına müracaat mânasız olur.
Dördüncüsü: Bu sene buranın müdürü benim nâmıma, Barla’nın bir mahallesi hükmünde olan Bedre Karyesi’nde, tebdil-i hava için birkaç gün kalmağa dâir müracaat etti; mûsaade etmediler. Böyle ehemmiyetsiz bir ihtiyacıma cevab-ı red verenlere nasıl müracaat edilir? Müracaat edilse, zillet içinde fâidesiz bir tezellül olur.
Beşincisi: Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dâva etmek ve onlara müracaat etmek, bir haksızlıktır; hakka karşı bir hürmetsizliktir. Ben bu haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizliği irtikâb etmek istemem vesselâm.
Altıncı Sebep: Bana karşı ehl-i dünyanın verdikleri sıkıntı, siyaset için değil; çünki onlar da bilirler ki, siyasete karışmıyorum, siyasetten kaçıyorum. Belki bilerek veya bilmiyerek zendeka hesabına, benim dîne merbutiyetimden beni tâzib ediyorlar. Öyle ise, onlara müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zendekayı okşamak demektir. Hem ben onlara müracaat ve dehâlet ettikçe; âdil olan Kader-i İlâhî, beni onların zâlim eliyle tâzib edecektir. Çünki onlar diyânete merbutiyetimden beni sıkıyorlar. Kader ise, benim diyanette ve ihlâsta noksaniyetim var; ara sıra ehl-i dünyaya riyakârlıklarımdan için beni sıkıyor. Öyle ise, şimdilik şu sıkıntıdan kurtuluşum yok. Eğer ehl-i dünyaya müracaat etsem, kader der: “Ey riyâkâr! Bu müracaatın cezasını çek!” Eğer müracaat etmezsem, ehl-i dünya der: “Bizi tanımıyorsun, sıkıntıda kal!”
Yedinci Sebep: Mâlûmdur ki, bir me’murun vazifesi, hey’et-i içtimaiyeye muzır eşhâsa meydan vermemek ve nâfi’lere yardım etmektir.
Yükleniyor...