Ben de derim ki: Ey bedbaht ehl-i dünya? Bütün kuvvetinizle dünyaya çalıştığınız halde, neden dünyanın işini dahi bilmiyorsunuz? Divâne gibi hükmediyorsunuz? Eğer korkunuz şahsımdan ise, ellibin nefer değil, belki bir nefer elli def’a benden ziyade işler görebilir. Yâni, odamın kapısında durup bana “Çıkmayacaksın” diyebilir.

Eğer korkunuz mesleğimden ve Kur’ân’a ait dellâllığımdan ve kuvve-i mâneviye-i îmâniyeden ise; ellibin nefer değil, yanlışsınız! Meslek itibariyle elli milyon kuvvetindeyim; haberiniz olsun! Çünki, Kur’ân-ı Hakîm’in kuvvetiyle sizin dinsizleriniz dahil olduğu halde, bütün Avrupa’ya meydan okuyorum. Bütün neşrettiğim envâr-ı îmâniye ile, onların fünûn-u müsbete ve tabiat dedikleri muhkem kal’alarını zîr ü zeber etmişim. Onların en büyük dinsiz feylesoflarını, hayvandan aşağı düşürmüşüm. Dinsizleriniz dahi içinde bulunan bütün Avrupa toplansa, Allah’ın tevfikiyle beni o mesleğimin bir mes’elesinden geri çeviremezler; İnşâallah mağlûb edemezler!..

Mâdem böyledir, ben sizin dünyanıza karışmıyorum, siz de benim âhiretime karışmayınız! Karışsanız da beyhûdedir:

Takdîr-i Hudâ, kuvve-i bâzû ile dönmez

Bir şem’a ki Mevlâ yaka, ûflemekle sönmez.

Benim hakkımda, müstesna bir surette, pek ziyade ehl-i dünya tevehhüm edip, âdeta korkuyorlar. Bende bulunmayan ve bulunsa dahi siyasî bir kusur teşkil etmiyen ve ittihama medâr olmayan şeyhlik, büyüklük, hânedan, aşîret sahibi, nüfuzlu, etbâı çok, hemşehrileriyle görüşmek, dünya ahvaliyle alâkadâr olmak, hattâ siyasete girmek, hattâ muhalif olmak gibi bende bulunmayan emirleri tahayyül ederek evhâma düşmüşler. Hattâ hapiste ve hariçteki, yâni kendilerince kabil-i afv olmıyanların dahi aflarını müzakere ettikleri sırada, beni âdeta herşeyden men’ettiler. Fenâ ve fânî bir adamın, güzel ve bâkî şöyle bir sözü var:

Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,

Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.

Ben de derim:

Ehl-i dünyanın hükmü var, şevketi var, kuvveti varsa

Kur’ân’ın feyziyle, hâdiminde de:

şaşırmaz ilmi, susmaz sözü vardır;

Yanılmaz kalbi, sönmez nûru vardır.

(Hâşiye) : Bu mâdemler içindir ki; şahsıma karşı olan zulumlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum. “Meraka değmiyor” diyorum ve dünyaya karışmıyorum. S. Nursi

Çok dostlarla beraber bana nezaret eden bir kumandan, mükerreren suâl ettiler: “Neden vesika için müracaat etmiyorsun? İstida vermiyorsun?”

Yükleniyor...