Bu vicdansızca kabih ve çirkin ve zalimane muamelelerin mahiyetlerinin iyice anlaşılması için, Hazret-i Üstâd’ın yapılan bu taarruzlara karşı kaleme almış olduğu cevabî Risale ve mektuplarının tamamını buraya almak mecburiyetindeyiz. Bu risaleler, Onüçüncü Mektub’un Birinci Kısmı, Onaltıncı Mektub’un tamamı ve onun arkasındaki zeyli.. ve Yirmisekizinci Mektub’un Dördüncü Mes’ele’si. Ve Yirmidokuzuncu Mektub’un Altıncı Kısmı olan Hücumat-ı Sitte risalesi ve onun arkasındaki Esille-i Sitte.. Ve Yirmiikinci Lem’a risalesidir.
şimdi sıra ile isimleri yazılan risalelerdeki o zulüm ve tecavüzleri dile getiren kısımları dercediyoruz:
Onüçüncü mektub
Aziz kardeşlerim!
Hâl ve istirahatımı ve vesika için adem-i müracaatımı ve hâl-i âlem siyasetine karşı lâkaydlığımı pek çok soruyorsunuz. şu sualleriniz çok tekerrür ettiğinden, hem mânen de benden sorulduğundan; şu üç suâle, Yeni Said değil, belki Eski Said lisaniyle cevap vermeye mecbur oldum.
Birinci Suâliniz: İstirahatın nasıl? Hâlin nedir?
Elcevap: Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’e yüz bin şükür ediyorum ki; ehl-i dünyanın bana ettiği envâ-ı zulmü, envâ’-ı rahmete çevirdi, şöyle ki:
Siyaseti terk ve dünyadan tecerrüd ederek bir dağın mağarasında âhireti düşünmekte iken, ehl-i dünya zulmen beni oradan çıkarıp nefyettiler. Hâlik-ı Rahîm ve Hakîm o nefyi bana bir rahmete çevirdi. Emniyetsiz ve ihlâsı bozacak esbaba mâruz o dağdaki inzivayı; emniyetli, ihlâslı Barla Dağlarındaki halvete çevirdi. Rusya’da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, âhir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamürrahâhimin, bana Barla’yı o mağara yaptı, mağara faidesini verdi. Fakat sıkıntılı mağara zahmetini, zaîf vücuduma yüklemedi. Yalnız Barla’da, iki-üç adamda bir vehhamlık vardı. O vehhamlık sebebiyle bana eziyet verildi. Hattâ o dostlarım, güya istirahatimi düşünüyorlar; halbuki o vehhamlık sebebiyle hem kalbime, hem Kur’ân’ın hizmetine zarar verdiler. Hem ehl-i dünya bütün menfîlere vesika verdiği ve cânileri hapisten çıkarıp afvettikleri halde, bana zulüm olarak vermediler. Benim Rabb-ı Rahîm’im, beni Kur’ân’ın hizmetinde ziyade istihdam etmek ve Sözler
şimdi sıra ile isimleri yazılan risalelerdeki o zulüm ve tecavüzleri dile getiren kısımları dercediyoruz:
Onüçüncü mektub
Aziz kardeşlerim!
Hâl ve istirahatımı ve vesika için adem-i müracaatımı ve hâl-i âlem siyasetine karşı lâkaydlığımı pek çok soruyorsunuz. şu sualleriniz çok tekerrür ettiğinden, hem mânen de benden sorulduğundan; şu üç suâle, Yeni Said değil, belki Eski Said lisaniyle cevap vermeye mecbur oldum.
Birinci Suâliniz: İstirahatın nasıl? Hâlin nedir?
Elcevap: Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’e yüz bin şükür ediyorum ki; ehl-i dünyanın bana ettiği envâ-ı zulmü, envâ’-ı rahmete çevirdi, şöyle ki:
Siyaseti terk ve dünyadan tecerrüd ederek bir dağın mağarasında âhireti düşünmekte iken, ehl-i dünya zulmen beni oradan çıkarıp nefyettiler. Hâlik-ı Rahîm ve Hakîm o nefyi bana bir rahmete çevirdi. Emniyetsiz ve ihlâsı bozacak esbaba mâruz o dağdaki inzivayı; emniyetli, ihlâslı Barla Dağlarındaki halvete çevirdi. Rusya’da esarette iken niyet ettim ve niyaz ettim ki, âhir ömrümde bir mağaraya çekileyim. Erhamürrahâhimin, bana Barla’yı o mağara yaptı, mağara faidesini verdi. Fakat sıkıntılı mağara zahmetini, zaîf vücuduma yüklemedi. Yalnız Barla’da, iki-üç adamda bir vehhamlık vardı. O vehhamlık sebebiyle bana eziyet verildi. Hattâ o dostlarım, güya istirahatimi düşünüyorlar; halbuki o vehhamlık sebebiyle hem kalbime, hem Kur’ân’ın hizmetine zarar verdiler. Hem ehl-i dünya bütün menfîlere vesika verdiği ve cânileri hapisten çıkarıp afvettikleri halde, bana zulüm olarak vermediler. Benim Rabb-ı Rahîm’im, beni Kur’ân’ın hizmetinde ziyade istihdam etmek ve Sözler
Yükleniyor...