Eğer hubb-u câh yüzünden böyle yapıyorsan; ehl-i iman nazarında bundan sonra bu vakaları işitenler sana karşı ne düşünecekler, düşün, aklını başına al! O tama’ ve vehim ve şefkat yüzünden ne kadar zayi’ ettiğini anla! Tövbenin kapısı açıktır. Zararın neresinden dönsen kârdır...”
İkinci İhtarı:
“Eğridir müftüsüne son ihtar:
Eski bir dost ve ilim noktasında bir arkadaş olmak üzere sizinle bir hasb-i hal edeceğim. İkimize taalluk eden mühim bir musibet-i diniyeyi size haber veriyorum. Bunun telâfisine mümkin olduğu kadar beraber çalışmalıyız. şöyle ki:
Zatınız, herkesten ziyade, hizmetimize taraftar ve hararetle himayetkâr olmak lâzım gelirken; maatteessüf meçhul sebeblerle aksimize tarafgirane ve bize karşı soğukça rakibane baktığınızdan, oğlunuzu bu köyde yerleştirip ona dost, ahbab buldurmak için çalıştınız. Neticesinde burada öyle bir vaziyet hasıl olmuş ki; mahiyetini düşündükçe, senin bedeline ruhum titriyor Çünkü
kaidesince bu vaziyetten gelen günahlardan, seyyiattan siz mes’ulsünüz.
Zehire tiryak namı vermekle, tiryak olmadığı gibi, zendeka hissiyatını veren ve dinsizliğe zemin ihzar eden bir hey’etin vaziyetine ne nam verilirse verilsin, “Genç Yurdu” denilsin, hatta mübarekler yurdu denilsin, ne denilirse denilsin o mana değişmez. Başka yerlerde “Genç Yurdu, Türklük Meclisi, Teceddüt Mahfeli” gibi isim ve unvanlarla bulunan hey’etler başka şekillerde zararsız bir surette bulunabilirler. Fakat bu köyde madem sekiz senedir
{Üstâd’ın bu son ihtarı 1934’de yazıldığı anlaşılıyor. A.B.}
ki, sırf esasat-ı imaniye ve usul-ü hakaik-ı diniye ile meşgulüz. Elbette bu köyde bize karşı muannidane bir
Yükleniyor...