“Bir gün Üstâd’ımızın huzurunda Risale’den okunuyordu.” İnsan olan bir insan diyebilir ki: “Benim Halıkım bu dünyayı bana hane yapmış, güneş bir lambamdır. Yıldızlar benim elektriklerimdir. Yeryüzü çiçekli-miçekli halılarla serilmiş benim bir beşiğimdir” der Allah’a şükreder.” cümleleri okunurken, Hazret-i Üstâd, Tahirî Ağabey’e teveccüh ederek: “Tahiri! İşte sen böyle diyebilirsin..” dedi. “
Bu hatırayı te’kiden benim de şahsen şâhidi olduğum bir hadise de şöyledir:
1955 senesi sonbaharında Isparta’ya, Üstâd Hazretleri’nin ziyaretine gitmiştim. Bir sabah dersinde hazır olan herkesin eline birer Siracun-Nur kitabı verildi. Sıra ile her biri bir miktar okuyor, sonra Üstâd’ımızın emriyle yanındakine veriliyor ve o da okuyordu. Okunan risale Dördüncü şua olan ayet-i hasbiye risalesiydi. İmanın yüksek mertebelerinden bahseden bir yer geçti. Hazret-i Üstâd tam o esnada, Tahirî Ağabey’e: “Tahiri! Senin imanın bundan aşağı değildir.” dedi. Tahiri Ağabey ise, boynunu bükerek elhamdülillah dedi.
Tahiri Ağabey’in ebediyen unutulmaz pek büyük bir hizmeti de, tevafuk mu’cizesini izhar eden Kur’ânımızın tab’ı hususunda gösterdiği gayret, yaptığı fedakârlık pek azim ve çok büyüktür. Köydeki tarlalarının tamamını ve evini sattı, getirdi, Kur’ân’ın tab’ masrafı için ortaya koydu. Onun gösterdiği bu acib fedakârlık halen hatırlarda yaşamaktadır.
Tevafuklu Kur’ân’ı, ilk evvela merhum Hüsrev Ağabey yazmaya muvaffak olduğa gibi, Tahiri Ağabey de onun ilk olarak tab’ edilip Müslümanların eline geçmesine en büyük vesilelik şerefini aldı.
Hülâsa: Tahiri Mutlu Ağabey’in hizmeti, fedakârlığı, cesareti, feragatı, ihlâsı, sadakatı ve ubudiyetinin evsafı ta’dat ile bitmez, kemalâtına erişilmez, hakikî mü’min bir insandı. Allah ü Zülcelâl Hazretleri, Tahiri Ağabey’in ruhuna dünyalar durdukça, saatlerin aşireleri birbirine darb edilmesi sayısınca rahmetler, nurlar indirsin amin!..
Tahiri Ağabeyimizin hizmet hatıralarını bu kitapta diğer büyük Nur talebeleri gibi, her sırası ve tarihi geldikçe yâd etmeğe çalışacağız. Onun bir kaç parça mahkeme müdafaalarından başka lahikalarda takrizli mektup ve fıkraları yoktur. Nur talebeleri kardeşlerinin fıkralarını kendi hissiyatı ve malı olarak addettiği için idi belki...
Eskişehir hapsinden sonra yazılan Kastamonu ve Emirdağ Lahika’larında, Hazret-i Üstâd onun isminden ve kıymettar, yüce hizmetlerinden çok defalar bahsetmiştir. Amma bu makamda merhum Tahiri Ağabeyin yazılı fıkralarından söz edemiyeceğiz, çünki dediğimiz gibi onun yazılı bir fıkrası yoktur. Fakat onun şifahî olan bazı hatralarından azıcık bahsedeceğiz.
Bu hatırayı te’kiden benim de şahsen şâhidi olduğum bir hadise de şöyledir:
1955 senesi sonbaharında Isparta’ya, Üstâd Hazretleri’nin ziyaretine gitmiştim. Bir sabah dersinde hazır olan herkesin eline birer Siracun-Nur kitabı verildi. Sıra ile her biri bir miktar okuyor, sonra Üstâd’ımızın emriyle yanındakine veriliyor ve o da okuyordu. Okunan risale Dördüncü şua olan ayet-i hasbiye risalesiydi. İmanın yüksek mertebelerinden bahseden bir yer geçti. Hazret-i Üstâd tam o esnada, Tahirî Ağabey’e: “Tahiri! Senin imanın bundan aşağı değildir.” dedi. Tahiri Ağabey ise, boynunu bükerek elhamdülillah dedi.
Tahiri Ağabey’in ebediyen unutulmaz pek büyük bir hizmeti de, tevafuk mu’cizesini izhar eden Kur’ânımızın tab’ı hususunda gösterdiği gayret, yaptığı fedakârlık pek azim ve çok büyüktür. Köydeki tarlalarının tamamını ve evini sattı, getirdi, Kur’ân’ın tab’ masrafı için ortaya koydu. Onun gösterdiği bu acib fedakârlık halen hatırlarda yaşamaktadır.
Tevafuklu Kur’ân’ı, ilk evvela merhum Hüsrev Ağabey yazmaya muvaffak olduğa gibi, Tahiri Ağabey de onun ilk olarak tab’ edilip Müslümanların eline geçmesine en büyük vesilelik şerefini aldı.
Hülâsa: Tahiri Mutlu Ağabey’in hizmeti, fedakârlığı, cesareti, feragatı, ihlâsı, sadakatı ve ubudiyetinin evsafı ta’dat ile bitmez, kemalâtına erişilmez, hakikî mü’min bir insandı. Allah ü Zülcelâl Hazretleri, Tahiri Ağabey’in ruhuna dünyalar durdukça, saatlerin aşireleri birbirine darb edilmesi sayısınca rahmetler, nurlar indirsin amin!..
Tahiri Ağabeyimizin hizmet hatıralarını bu kitapta diğer büyük Nur talebeleri gibi, her sırası ve tarihi geldikçe yâd etmeğe çalışacağız. Onun bir kaç parça mahkeme müdafaalarından başka lahikalarda takrizli mektup ve fıkraları yoktur. Nur talebeleri kardeşlerinin fıkralarını kendi hissiyatı ve malı olarak addettiği için idi belki...
Eskişehir hapsinden sonra yazılan Kastamonu ve Emirdağ Lahika’larında, Hazret-i Üstâd onun isminden ve kıymettar, yüce hizmetlerinden çok defalar bahsetmiştir. Amma bu makamda merhum Tahiri Ağabeyin yazılı fıkralarından söz edemiyeceğiz, çünki dediğimiz gibi onun yazılı bir fıkrası yoktur. Fakat onun şifahî olan bazı hatralarından azıcık bahsedeceğiz.
Yükleniyor...