Evet Üstâdım, mübalağasız pür-kusurlukta mislim olmadığını nefsime bile bazen kabul ettirdiğim, yalnız pür-zünûb talebenizi; dizlerime değil, belime değil, boğaz çukuruma değil, belki de boyundan aşağı ve belki dahilimin de siyah çamurlarla mezc olduğu ve tefessüh etmeye başladığı bir zamanda, Hızır gibi yetişip ve misl-i Lokman Kur’ân-ı Hakim’in şifahanesinden lemaan eden muamelelerle tedaviye başladınız. Hayat ismine lâyık bir hayat bahşına vesilesiniz. O hayatı ihsan edene ve vesile olanın uğruna o hayatı ifna etmemek
{Benim bedelime şehid şehit olacağını hissetmiş,kuvvet-i ihlâsının kerameti olarak haber veriyor.Haber gibi şehid oldu.Said Nursi.Barla Lahikası,(1.baskı)Enevar Neşriyat,s:80.}
kâr-ı akıl mıdır?
Hem bir hasta ameliyata muhtaç olduğunu bilmelidir.. Ve hastasını gece gündüz tedavi altında bulunduran eczacıya karşı yüzbinlerle teşekkür ve o eczacıya eczahaneyi teslim eden hakîm-i pür-kemal, kadîr-i bî-misal hazretlerine nihayetsiz hamd ve şüküre borçluyuz.. Ve bu borcumu ifa edemediğimden pek mükedderim. Allah ü Teâlâ sizden ebeden razı olsun.
Hafız Ali (R.A.)”
Hazret-i Üstâd’ın da dipnotundan anlaşıldığı gibi; Hafız Ali Efendi, Binbaşı Asım Bey’le beraber aynı mânâ ve aynı ruhta olarak, ikisi de 1934 yılında yazdıkları mektuplarında Üstâdlarına -kalblerinin son derece samimiyetleri ile- bedel olarak vefat etmelerini niyaz etmişlerdi. Aynı senede ve müteakip seneler içerisinde Üstâd’ları ve Risale-i Nur aleyhinde hazırlanan gizli imha plânlarını hissetmişler, bedel ve fidye olarak ahirete gitmeye can atmışlardı. Bir kaç ay sonra Asım Bey, Eskişehir hadisesiyle hazırlanan su-i kast plânlarının fidyesi ve bedeli olmuş ve bu noktada birinci dereceyi almıştır. Hafız Ali Efendi ise, on sene sonra, yine aynı sû-i kast plânlarının bir başka bedeli olarak da, vazifesini ifa ederken Denizli hapishanesinde şehadet rütbesiyle Üstâd’ına bedel olarak ahirete gitmiştir.
Acib bir tevafuktur ki; ruhlarını Üstâd’larına feda etmek isteyen bu iki alî cenab, sıddık zatın fidye hakkındaki mektupları da, Barla Lahikasında yan yana gelmiş, orada da birinci sırayı Âsım Bey’in mektubu almıştır. Rahmetullahi aleyhima ecmain.
İkinci Nümune: Hafız Ali’nin Risale-i Nur’a ve Üstâd’a karşı çok samimi kanaat ve hissiyatını bildiren başka fıkralarından bazı bölümler:
“Sözler öyle hazık bir doktordur ki; gözsüzlere hidayet-i hak ile göz, kalbsizlere -inhidam-ı kat’îye uğramamış ise- kalb.. ve şuurunda çatlaklık yoksa tenvir ile düşünceye.. Ve “nereden, nereye, necisin?” sual-i müşkilin halli ile insanlığın iktiza ettiği insaniyeti bahşediyor.”(55)
{Benim bedelime şehid şehit olacağını hissetmiş,kuvvet-i ihlâsının kerameti olarak haber veriyor.Haber gibi şehid oldu.Said Nursi.Barla Lahikası,(1.baskı)Enevar Neşriyat,s:80.}
kâr-ı akıl mıdır?
Hem bir hasta ameliyata muhtaç olduğunu bilmelidir.. Ve hastasını gece gündüz tedavi altında bulunduran eczacıya karşı yüzbinlerle teşekkür ve o eczacıya eczahaneyi teslim eden hakîm-i pür-kemal, kadîr-i bî-misal hazretlerine nihayetsiz hamd ve şüküre borçluyuz.. Ve bu borcumu ifa edemediğimden pek mükedderim. Allah ü Teâlâ sizden ebeden razı olsun.
Hafız Ali (R.A.)”
Hazret-i Üstâd’ın da dipnotundan anlaşıldığı gibi; Hafız Ali Efendi, Binbaşı Asım Bey’le beraber aynı mânâ ve aynı ruhta olarak, ikisi de 1934 yılında yazdıkları mektuplarında Üstâdlarına -kalblerinin son derece samimiyetleri ile- bedel olarak vefat etmelerini niyaz etmişlerdi. Aynı senede ve müteakip seneler içerisinde Üstâd’ları ve Risale-i Nur aleyhinde hazırlanan gizli imha plânlarını hissetmişler, bedel ve fidye olarak ahirete gitmeye can atmışlardı. Bir kaç ay sonra Asım Bey, Eskişehir hadisesiyle hazırlanan su-i kast plânlarının fidyesi ve bedeli olmuş ve bu noktada birinci dereceyi almıştır. Hafız Ali Efendi ise, on sene sonra, yine aynı sû-i kast plânlarının bir başka bedeli olarak da, vazifesini ifa ederken Denizli hapishanesinde şehadet rütbesiyle Üstâd’ına bedel olarak ahirete gitmiştir.
Acib bir tevafuktur ki; ruhlarını Üstâd’larına feda etmek isteyen bu iki alî cenab, sıddık zatın fidye hakkındaki mektupları da, Barla Lahikasında yan yana gelmiş, orada da birinci sırayı Âsım Bey’in mektubu almıştır. Rahmetullahi aleyhima ecmain.
İkinci Nümune: Hafız Ali’nin Risale-i Nur’a ve Üstâd’a karşı çok samimi kanaat ve hissiyatını bildiren başka fıkralarından bazı bölümler:
“Sözler öyle hazık bir doktordur ki; gözsüzlere hidayet-i hak ile göz, kalbsizlere -inhidam-ı kat’îye uğramamış ise- kalb.. ve şuurunda çatlaklık yoksa tenvir ile düşünceye.. Ve “nereden, nereye, necisin?” sual-i müşkilin halli ile insanlığın iktiza ettiği insaniyeti bahşediyor.”(55)
Yükleniyor...