“... Evet Üstâdım, madem şu zamanda iki mühim cereyan-ı azimenin birisinin kumandasını Cenab-ı Hak size tahmil etmiş, bütün dünya Kur’ânın beyan ve esrarından ma’nen sizi dinliyor, İnşaallah her vakit dinliyecek.. Bu manevî muharebe zamanında, netice-i muharebe yalnız insanların izmihlâline değil, belki bütün mevcudatın netice-i tahribini taşıyan ve isti’mal eden muharriblerdir. Öyle ise siz yalnız bize değil, ila-yevm-il-kıyam bakî kalacak Müslüman yavrularının yaralanmaması için zırh ve bir endahte, dünyayı saran güruh-u hazeleyi boğucu dumanlar içinde bırakan Kur’ân-ı Hakimin son sistem malzeme-i mübarekelerini icada vesilesiniz. Var ol sevgili Üstâd’ım!..”

{Barla Lahikası,Envar Neşriyat,s:67.}





Üçüncü Nümune: Hafız Ali’nin Risale-i Nur’dan dersini ne tarzda anladığını gösteren fıkrasından:

“Muhterem Üstâd’ım!

Otuzbirinci Mektub’un Ondördüncü Lem’ası’nın İkinci Makamı’nı bir defa kendim okudum, pek cüz’î istifade ile beraber dimağımda bir lezzet hissettim. İkinci ve üçüncü tekrarlarımda öyle bir zevk-i ruhanî uyandırdı ki: Eğer kalb ve kalemim ruhuma tercüman olabilseler, belki bir derece siz Üstâdıma minnettarane arza cür’et eylerdim. Heyhat! Ne kalbim ve ne kalemim ve ne ruhum!.. Acz ile önüme çıktılar ve i’tiraf-ı kusur ediverdiler.

Sevgili Hocam! Sözler ünvanı ile neşr-i envar ve feth-i bab-ı rahmet eden envar-ı Kur’âniye, esasen hâs, mahsus bir sikke-i hatemi taşımaktadırlar. Her bir parçasından şümullu rahmet-i İlâhiyye cüz’î-küllî bir kapısı var gösteriyor ve göstermekle kapıları açık bırakıyorlar.”

{Aynı eser,Envar Neşriyat,s:69.}



Yükleniyor...