söyleyince, heyecanlandım. “Allah Allah!” Ben o zatı mütarake yıllarından tanırım, hemen ziyaretine gideyim” dedim. Bunun üzerine bazıları: “Aman gitme, sonra seni mimlerler” dedi. Bu sözler çok garibime gitmişti. Ne demek istiyorlardı?.. “Ben mimi cimi bilmem, öyle şeylere metelik verenlerden değilim”
Ziyaretçileri Üstâd’la görüştüren Bekir Ağa diye bir zatı buldum. İki at temin ettik. Bağ ve bahçelerden geçerek gidiyorduk. Yollarda köylüler bizim Barla’ya gittiğimizi anlıyor ve “Hocaya selâm söyleyin” diye bağırıyorlardı. Saatler süren uzun bir at yolculuğundan sonra Barla’ya geldik. Hemen Üstâd’ın evine indik. Bize, Üstâd’ın Paşakayası’na (Karakavak) gittiğini söylediler. Hemen ayağımızın tozu ile Paşakayası’na gittik. Barla’ya yirmi dakikalık bir mesafede... Bol suları, bahçeler arasındaki bu mevki de, Üstâd beyazlar içinde kitapları ile haşr ü neşir çalışıyordu. Hürmetle varıp ellerini öptük. Ziyaretine varmadan önce kendisine Isparta’dan mektup yazmıştım. Bâyezid’de ilk defa uzaktan gördüğümü ifade etmiştim. Bana gönderdiği cevabî mektubunda: “Kardeşim ben seni ta o zaman talebeliğe kabul etmiştim.” diyor. Ben mektupta askerliğimden hiç bahsetmediğim halde, bana: “Ben sende asker ruhu görüyorum” demişti. İlk ziyaretim bu duygular içerisinde tahakkuk etmişti”
İkinci Bir Ziyaret
Merhum Emekli Yüzbaşı Re’fet Ağabey, Üstâd’ı ikinci defa ziyareti hususunda da şöyle der:
“Tenekeci Küçük Mehmed Efendi ile, bir de oğlum Bedreddin yanımda olduğu halde, Isparta’dan İslâm köyüne kadar vasıta ile, oradan da Barla’ya kadar yaya olarak gitmiştik. Üstâd uzun uzun sohbet etmişti. Zevkle dinlemiştik. Ziyaretimiz esnasında, bizim yaya olarak geldiğimizi anlamış idi. “Madem bu kardeşlerim benim için yorulmuşlar, ben de alâ-külli hal sizi Karaca Ahmed Sultan’a kadar teşyi’ etmek mecburiyetindeyim.” deyince, biz onun nezaketi karşısında çok mahcub olmuştuk. Aman efendim, nasıl olur dedik.
“Siz benim için yoruldunuz, ben de sizin için biraz yorulayım” diyordu. Çok rica ederek bu fikrinden vazgeçirdik. Yoksa bizi Karaca Ahmed Sultan’a kadar uğurlıyacaktı.”
{Nurs Yolu,s:91.92.}
Ziyaretçileri Üstâd’la görüştüren Bekir Ağa diye bir zatı buldum. İki at temin ettik. Bağ ve bahçelerden geçerek gidiyorduk. Yollarda köylüler bizim Barla’ya gittiğimizi anlıyor ve “Hocaya selâm söyleyin” diye bağırıyorlardı. Saatler süren uzun bir at yolculuğundan sonra Barla’ya geldik. Hemen Üstâd’ın evine indik. Bize, Üstâd’ın Paşakayası’na (Karakavak) gittiğini söylediler. Hemen ayağımızın tozu ile Paşakayası’na gittik. Barla’ya yirmi dakikalık bir mesafede... Bol suları, bahçeler arasındaki bu mevki de, Üstâd beyazlar içinde kitapları ile haşr ü neşir çalışıyordu. Hürmetle varıp ellerini öptük. Ziyaretine varmadan önce kendisine Isparta’dan mektup yazmıştım. Bâyezid’de ilk defa uzaktan gördüğümü ifade etmiştim. Bana gönderdiği cevabî mektubunda: “Kardeşim ben seni ta o zaman talebeliğe kabul etmiştim.” diyor. Ben mektupta askerliğimden hiç bahsetmediğim halde, bana: “Ben sende asker ruhu görüyorum” demişti. İlk ziyaretim bu duygular içerisinde tahakkuk etmişti”
İkinci Bir Ziyaret
Merhum Emekli Yüzbaşı Re’fet Ağabey, Üstâd’ı ikinci defa ziyareti hususunda da şöyle der:
“Tenekeci Küçük Mehmed Efendi ile, bir de oğlum Bedreddin yanımda olduğu halde, Isparta’dan İslâm köyüne kadar vasıta ile, oradan da Barla’ya kadar yaya olarak gitmiştik. Üstâd uzun uzun sohbet etmişti. Zevkle dinlemiştik. Ziyaretimiz esnasında, bizim yaya olarak geldiğimizi anlamış idi. “Madem bu kardeşlerim benim için yorulmuşlar, ben de alâ-külli hal sizi Karaca Ahmed Sultan’a kadar teşyi’ etmek mecburiyetindeyim.” deyince, biz onun nezaketi karşısında çok mahcub olmuştuk. Aman efendim, nasıl olur dedik.
“Siz benim için yoruldunuz, ben de sizin için biraz yorulayım” diyordu. Çok rica ederek bu fikrinden vazgeçirdik. Yoksa bizi Karaca Ahmed Sultan’a kadar uğurlıyacaktı.”
{Nurs Yolu,s:91.92.}
Yükleniyor...