Re’fet Beyin Isparta Merkeziyle İlgili Hatıraları:
Hazret-i Üstâd, 1934 yılı Ağustos ayında Barla’dan Isparta’ya getirilmişti. Barla’da tam kontrol edemiyoruz diye tedbir olarak ehl-i hükümet onu Isparta’nın merkezine getirmişlerdi. Hazret-i Üstâd Isparta merkezinde sekizbuçuk ay kadar durdurulmuş, sonra Eskişehir hadisesi sebebiyle 1935 Nisanı’nda Eskişehir’e götürmüşlerdi. Re’fet Bey’in Üstâdıyla beraber Isparta’da geçirmiş olduğu tatlı hatıralarından bazılarını da şöyle anlatmıştır:
“Isparta’nın Ada kahvesi denilen mevki’deki bağ içinde iki katlı bir evde Üstâd’la beraber bulunduğumuz zaman, Hüsrev Altınbaşak ile birlikte Nur risalelerini yazarak çoğaltıyor ve yazdıklarımızı zaman zaman tashih ediyorduk. Bir gün yine tashihat yapıyorduk. Üstâd üst kattaydı. Bir ara kapı tıkırdadı ve hemen açıldı. Ne görelim, Üstâd Hazretleri elindeki bir çay tepsisinde iki bardak çay ile içeri girdi. Biz heyecan ve mahcubiyetle aman Üstâdım! deyip fırladık ve elinden tepsiyi almak istedik. Elini havaya kaldırarak “Yok, yok... Ben size hizmet etmeye mecburıım” dedi. Aman Ya Rabbi!.. bir de mecburiyet ekliyordu. Bu ne tevazu’, bu ne nezaket... Ben bu nezaket ve tevazu’u ne mekteb-i aliyede, ne mekteb-i harbiyede, ne de ailemde hiç bir yerde görmedim.
{Nurs Yolu,s:91.}
Isparta’da Üçüncü Büyük Nur Talebesi Hafız Ali
“Nur fabrikası sahibi” unvanı ile meşhur, Isparta’nın İslâm köyü kasabasından Hafız Ali Efendi de, Hazret-i Üstâd henüz Barla’da iken, ona şakirt olmuş ve pür-aşk ve şevk ve gayret ile Nur risalelerini yazıp çoğaltmakla, Kur’ân ve iman hizmetinin Nurlu dairesinde büyük bir rükün olma şerefine nail olmuş ve Risale-i Nur talebelerinin saff-ı evvellerinin mümtaz simalarından birisi olmuştur.
Bu zat, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Eskişehir hapsinden 1936’da çıktıktan ve Kastamonu vilâyetine gönderildikten sonra, İslâm köyü ve civarı Nur talebelerinden bir hey’et teşkil etmiş, gece gündüz durmadan Nur Risalelerini bir matbaa gibi el yazılarıyla çoğaltıp neşretmek için, çok büyük gayretler sarf etmiş Nurun büyük bir kahramanıdır. Adeta insanlardan yapılı bir matbaa makinası gibi, bir fabrika gibi Nur Risalelerini çoğaltmak için sarfettiği gayret ve yaptığı büyük hizmetlerinden dolayı: “Nur Fabrikası sahibi” unvanını kazanmıştır. Merhum Atabeyli Tâhiri Mutlu Ağabey gibi büyük velî insan, 1935’lerden sonra, Merhum Hafız Ali Efendi’nin Nur fabrikası dairesinde yetişen şahsiyetlerden birisidir. Hafız Ali Efendi’nin ihlâs ve safveti, samimiyet ve sadakatı en bâlâ derecelerdeydi. Hazret-i Üstâd’ın onda
Hazret-i Üstâd, 1934 yılı Ağustos ayında Barla’dan Isparta’ya getirilmişti. Barla’da tam kontrol edemiyoruz diye tedbir olarak ehl-i hükümet onu Isparta’nın merkezine getirmişlerdi. Hazret-i Üstâd Isparta merkezinde sekizbuçuk ay kadar durdurulmuş, sonra Eskişehir hadisesi sebebiyle 1935 Nisanı’nda Eskişehir’e götürmüşlerdi. Re’fet Bey’in Üstâdıyla beraber Isparta’da geçirmiş olduğu tatlı hatıralarından bazılarını da şöyle anlatmıştır:
“Isparta’nın Ada kahvesi denilen mevki’deki bağ içinde iki katlı bir evde Üstâd’la beraber bulunduğumuz zaman, Hüsrev Altınbaşak ile birlikte Nur risalelerini yazarak çoğaltıyor ve yazdıklarımızı zaman zaman tashih ediyorduk. Bir gün yine tashihat yapıyorduk. Üstâd üst kattaydı. Bir ara kapı tıkırdadı ve hemen açıldı. Ne görelim, Üstâd Hazretleri elindeki bir çay tepsisinde iki bardak çay ile içeri girdi. Biz heyecan ve mahcubiyetle aman Üstâdım! deyip fırladık ve elinden tepsiyi almak istedik. Elini havaya kaldırarak “Yok, yok... Ben size hizmet etmeye mecburıım” dedi. Aman Ya Rabbi!.. bir de mecburiyet ekliyordu. Bu ne tevazu’, bu ne nezaket... Ben bu nezaket ve tevazu’u ne mekteb-i aliyede, ne mekteb-i harbiyede, ne de ailemde hiç bir yerde görmedim.
{Nurs Yolu,s:91.}
Isparta’da Üçüncü Büyük Nur Talebesi Hafız Ali
“Nur fabrikası sahibi” unvanı ile meşhur, Isparta’nın İslâm köyü kasabasından Hafız Ali Efendi de, Hazret-i Üstâd henüz Barla’da iken, ona şakirt olmuş ve pür-aşk ve şevk ve gayret ile Nur risalelerini yazıp çoğaltmakla, Kur’ân ve iman hizmetinin Nurlu dairesinde büyük bir rükün olma şerefine nail olmuş ve Risale-i Nur talebelerinin saff-ı evvellerinin mümtaz simalarından birisi olmuştur.
Bu zat, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Eskişehir hapsinden 1936’da çıktıktan ve Kastamonu vilâyetine gönderildikten sonra, İslâm köyü ve civarı Nur talebelerinden bir hey’et teşkil etmiş, gece gündüz durmadan Nur Risalelerini bir matbaa gibi el yazılarıyla çoğaltıp neşretmek için, çok büyük gayretler sarf etmiş Nurun büyük bir kahramanıdır. Adeta insanlardan yapılı bir matbaa makinası gibi, bir fabrika gibi Nur Risalelerini çoğaltmak için sarfettiği gayret ve yaptığı büyük hizmetlerinden dolayı: “Nur Fabrikası sahibi” unvanını kazanmıştır. Merhum Atabeyli Tâhiri Mutlu Ağabey gibi büyük velî insan, 1935’lerden sonra, Merhum Hafız Ali Efendi’nin Nur fabrikası dairesinde yetişen şahsiyetlerden birisidir. Hafız Ali Efendi’nin ihlâs ve safveti, samimiyet ve sadakatı en bâlâ derecelerdeydi. Hazret-i Üstâd’ın onda
Yükleniyor...