Muallim Ahmed Galib merhumun Türkçe bir şiiri de, Mektubat mecmuası, 28. Mektub’un sonlarına doğru kitapta neşredilmiştir. Ehemmiyetine binaen, hem ilk asıllarda hem yeni yazı Mektubat’lar da Üstâd tarafından neşrettirilmiştir. Bu şiirin başında da, Hazret-i Üstâd şu cümleyi yazmıştır: “Sözlerin tebyizinde kıymettar hizmeti sebkat eden muallim Ahmed Galib’in fıkrasıdır.”

Bu şiirinden de bir kaç beyit almakla aslına havale ediyoruz:

“Elde Kur’ân gibi Burhan-ı hakikat varken,

Münkiri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir.”



Sözün özdür ey can, tekellüf değil!

Ledün ilminin zübde-i pâkidir.

Bu sümmettedarik tasannuf değil.

Bu bir hikmet-i Nur’u irfandır.

Ki ehvav u lağv u tefelsüf değil.

Müzekkî-i nefs u müsâfî-i ruh,

Mürebbî-i dildir, Tasavvuf değil.



Ki var ma’nevî, hayrettim Galiba

Beyanım bu yolda tazarruf değil.

Çok işte hak onu muvaffak ede,

Tevafuk, makam-ı tavakkuf değil.

Ahmed Galib”

{Mektubat,s:391.}



Dördüncüsü: Barla’ya bağlı “Bedre” köyünde Santral Sabri, Nur İskele Me’muru Sabri, Hulûsi-i Sani Sabri, Nur İskelesi Nazırı Sabri, Hoca Sabri gibi Bediüzzaman Hazretleri’nin iltifatlarına mazhar olmuş Sabri Arseven Efendi’dir. Bu zat 1954 yılında bir trafik kazasında şehid olduğu zaman, onun cenaze namazına Üstâd Hazretleri Isparta’dan gelmiş ve namaza bizzat iştirâk etmiştir. Doğumu: 1893 - Vefatı: 1954’dür.

İşte bu zat, Albay Hacı Hulusi Bey’den sonra, bilhassa Barla Lahikası kitabını çok samimi takrizleriyle, arizalarıyla, medihalarıyla tezyin etmiş, âlim, kâmil, fazıl, sadık ve sadûk bir zattır. Santrallık vazifesini, özellikle Hazret-i Üstâd, Kastamonu’ya gittikten sonra, oradan Isparta’ya

Yükleniyor...