Üstâd’ımızla yedi sekiz sene müsahabetim esnasında mühim meşhudatım çoktur. Fakat elkatretü tedüllü alelbahr mucibince, deryaya delâlet maksadı ile bu fıkra kâfi görüldü. Çünki Üstâd’ımdan iftirak zamanı idi. Acele yazdım.

Hafız Halid”

{Barla Lahikası,s:108.}





İkincisi: şam’da vazifeli zabit olan babasının yanında henüz çocuk iken, babasıyla birlikte, Bediüzzaman Hazretleri’nin 1911 yılı ilk baharında Emeviye Camii’nde irad etmiş olduğu hutbesini dinlemiş, sonraları da gelip Barla’ya yerleştiğinde Üstâd Bediüzzaman’ın da Barla’ya gelmesi ile, ona kâtiplik, talebelik ve hizmetkârlık yapmaya başlamış, Barlalı şamlı Hafız Tevfik (Göksu) Efendi’dir. Vefatı 1965’de Barla’da...

Bir rivayette, ehl-i kalb ve âlim olan şamlı Tevfik’in babası, henüz şam’da iken, oğlu Hafız Tevfik’e, Bediüzzaman Hazretlerini göstererek: “Bak oğlum! İlerde bu zata hizmet edeceksin. Sakın ola ki, hizmetinde fütûr getirmiyesin” demiştir diye söylenmektedir.

İşte merhum şamlı Hafız Tevfik, Üstâd’ı Bediüzzaman Said-i Nursî ve Risale-i Nur eserlerinin manevî makamı ve muazzam hizmetleri karşısında telâkkisini şöyle dile getirmektedir: (Bazı bölümler alıyoruz)

“...Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor” Hadis-i şerifine mazhar ve masadak ve mazhar-ı tam olan Mevlana eş-şehir Kutb-ül Arifin, Gavs-ül- vâsilîn, varis-i Muhammedî, Kâmilüt-tarikat-il Aliyye vel müceddidiyye Halid-i zül cenahayn kuddise sirrühü ilh...

... Üstâdım kendine ait medh u senayı kabul etmiyor. Fakat Risale-i Nur, Kur’ân’a ait olup, medh u sena Kur’ân’ın esrarına aittir. Üstâdımla Hazret-i Mevlana’nın bir kaç farkı var.

Birisi: Hazret-i Mevlânâ, Zülcenahayn’dır. Yani hem Kadirî, hem nakşî tarikat sahibi iken, nakşilik tarikatı onda daha galibtir.

Üstâdım, bil’akis kadirî meşrebi ve şazelî mesleği daha ziyade onda hükmediyor...

İkinci fark: Üstâd’ım kendi şahsiyetini merciiyyetten azlediyor. Yalnız Risale-i Nur’u merci’ gösteriyor. Hazret-i Mevlânâ Halid’in şahsiyeti ise, kutbul irşad, merci-ül hâs vel-âmm olmuştur.

Üçüncü fark: Hazret-i Mevlânâ Halid Zülcenahayndir. Fakat zamanın muktezasıyla ilm-i tarikatı ve sünnet-i seniyyeyi esas tutmak niyetiyle tarikatı daha ziyade tutmuşlar, o noktada sarf-ı himmet etmişler...

Yükleniyor...