Hazret-i Üstâd Barla’dan 1934 yazında

{Tatlı bir tevefuktur ki Hz.Üstâd,1934 yılında Barla'dan ayrıldığı vakit, Ağustos ayı sonları idi.20 sene sonra geldiği zaman yine aynı ayın sonu idi.}



ayrıldıktan sonra ve 1954 yazında Emirdağı’ndan Isparta’ya gelip Barla’yı ziyareti arasında, tam yirmi bir sene geçmişti. Barla’yı ve yirmi bir sene evvel sekiz buçuk sene oturduğu menzilini, doğduğu yer olan Nurs Köyü’ne ve babasının evine benzetiyordu. Barla’yı 1954’de ziyareti sırasında, çok heyecanlı bir halet-i ruhiye içerisinde, Nurs köyüne ve ondaki babasının evine şiddetli bir benzerlik içinde olduğunu çok garib bir tarzda müşahede ederek gelmiş, bu mevzuda o sıra şunları yazmıştı:

“Risale-i Nur’un birinci medresesi ve tarlası olan Barla karyesine 25 senelik bir müfarakattan sonra, aynen meskat-ı re’sim Nurs karyesine karşı olan sıla-i rahimden daha ziyade bir saikle geldim, gördüm ki: Aynen Nurs köyünün vaziyetindeki o eski medresem gibi.. ve Nurs’taki babamın aynı hanesi gibi...”

{Nurun İlk Kapısı Mukaddemesi.}





Hülâsa: Barla köyü ve çevresi, temiz ve soğuk sularıyla, lâtif havasiyle, yaylalı, mesiregâhlı menzilleriyle, Üstâd Hazretlerinin tam arzu ettiği, inziva ve uzlet halet-i ruhiyesine uygun, sâkin ve mübarek bir karye idi.

Barlalı Muhacir Hafız Ahmed ve Sıddık Süleyman gibi, diğer yerli Müslaman halk da, Bediüzzaman’ın yüce kemalâtını az zaman zarfında anlamış ve takdir etmişlerdi. Bir nahiye müdürü ve bir muallimden başka, bütün köy halkı ona karşı son derece hürmetkârlık içine girmiş, kimisi kâtiplik vazifelerinde bulunmuş.. Kimisi samimi talebe olmuş.. bir kısmı ahiret kardeşi, bazısı ciddî dost ve muhibb, bazısı da onun hususî hizmetlerinde bulunmuş ve iyi komşuluk yapmıştır. Barla halkı böylece aşağı yukarı hepsi de Bediüzzaman Hazretleri’nin hürmetkârları olmuş, iman ve Kur’ân derslerinden istifade etmeye başlamışlardı.

Muhacir Hafız Ahmedler, Hafız Tevfikler, Hafız Halidler, Sıddık Süleymanlar, Abdullah Çavuşlar, Mustafa Çavuşlar, Mes’udlar, Mübarek Süleymanlar, Muallim Ahmed Galibler ve saireler...

İşte Hazret-i Bediüzzaman Barla’ya, böyle temiz fıtratlı, samimî Müslüman insanların samimî dostlukları içinde hayatını sürdürerek, Barla’nın-yukarda mevki’ ve menzil adları verdiğimiz yerler gibi- hemen her gün kırlarına, deniz kenarına, yahud da Barla’nın bağlarına, mesiregâhlarına gider, ya te’lif vazifesiyle, ya tashih işleriyle, ya da tefekküratla meşgul olurlardı.

1962’de Barla’daki evinde ziyaret ettiğimiz merhum Sıddık Süleyman Ağabey, bize Barla’nın etrafındaki dağ ve tepelerini, dere ve kayalıklarını

Yükleniyor...