“Hazret-i Üstâd Barla’ya geldiği senenin ilk baharında tanışmıştım. Hadise şöyle oldu: Bir bahar günü ikindiden sonra idi. Barlalı bir kısım gençlerle birlikte, köyün aşağı dere kısmından gelip, köyün içinden geçen yolun kenarında toplanmış, konuşuyorduk. O güne kadar kendisiyle tanışıp da konuşmamıştım. Çünkü henüz çok gençtim. Fakat Üstâd’ın hemen her gün sabah evinden çıkıp kırlara gittiğini ve akşama doğru eve döndüğünü görüyordum. O günü yağmur yağmış, yerler çamurdu. Hazret-i Üstâd, bizim toplanıp konuştuğumuz yerin onbeş metre kadar ötesinden geçiyordu. Eliyle bize selâm işaretini verdi. Selâmını aldık. Baktım ki, mübareğin bir ayağında ayakkabısı var, ötekisinde yok. Ayakkabısının birisi yırtılmış elinde.. Dayanamadım, “Gideyim bu muhtereme bir yardım edeyim” dedim. Arkasından yürüdüm. O evine taraf gidiyordu. Kendisine arkadan yaklaştım. Yürürken bir ara başını çevirdi ve bana: “Gel kardeşim!” dedi.
Beraber evine çıktık. Çeşmeden su getirdim. Ayakkabılarını yıkadım. Ellerine su döktüm. İsmimi sordu. “Süleyman” dedim. Sonra bana: “İşin olmadığı zaman arasıra gel!” dedi.
İşte o gün, bugün, artık kendisinden ayrılamadım. Onun nurlu ve tatlı sözleri beni kendisine bağladı. Hemen hemen her gün yanına gider, hizmetlerini görür, verdiği ders ve sohbetlerini dinlerdim. O da ekser hususi işlerini bana yaptırırdı”
Bir Sadakat Hatırası
(Sıddık Süleyman’ın Sadakatı Hakkında Bir Nakil)
Hz. Üstâd Bediüzzaman’ın hizmetkarlarından Hüsnü Bayramoğlu Ağabey 26 şubat 1995 günü Urfa’da kalabalık bir cemaat huzurunda anlattı:
Bir gün Üstâdımız bize demiştiki: “Ben Barla’da iken, (1926-1934) nahiye müdürünün hanımı - dindarlığından - beni görmek, ziyaret etmek istemiş.. Bir gün kocasıyla birlikte menzilime gelmişler. Kadın, ayakkabılarını dış kapıdaki merdivenlerin başında (odunluğun yanında) bırakmış, kocası ise, ayakkabılarıyla beraber yukarı çıkmıştı. Ben, onları yukarıda odamda oturttum, ders yapmaya başladım. Tam o sırada kalbime geldiki; ya şimdi Sıddık Süleyman kapıya gelse, bir kadının ayakkabılarını orada görse, kalbine ne gelecek acaba dedim...
Sonra misafirler gittiler, Sıddık Süleyman geldi.. Ona: ”Biraz evvel kapıya geldin mi?” diye sordum. “Evet, geldim Üstâdım” dedi. “Kapıda ne gördün” dedim. Dedi: ”Bir kadının ayakkabıları vardı, onun için girmedim” “Peki aklına ne geldi?” “Hiç!..” dedi. “Bir ziyaretçi kadın Üstâd’la görüşüyor dedim,
Beraber evine çıktık. Çeşmeden su getirdim. Ayakkabılarını yıkadım. Ellerine su döktüm. İsmimi sordu. “Süleyman” dedim. Sonra bana: “İşin olmadığı zaman arasıra gel!” dedi.
İşte o gün, bugün, artık kendisinden ayrılamadım. Onun nurlu ve tatlı sözleri beni kendisine bağladı. Hemen hemen her gün yanına gider, hizmetlerini görür, verdiği ders ve sohbetlerini dinlerdim. O da ekser hususi işlerini bana yaptırırdı”
Bir Sadakat Hatırası
(Sıddık Süleyman’ın Sadakatı Hakkında Bir Nakil)
Hz. Üstâd Bediüzzaman’ın hizmetkarlarından Hüsnü Bayramoğlu Ağabey 26 şubat 1995 günü Urfa’da kalabalık bir cemaat huzurunda anlattı:
Bir gün Üstâdımız bize demiştiki: “Ben Barla’da iken, (1926-1934) nahiye müdürünün hanımı - dindarlığından - beni görmek, ziyaret etmek istemiş.. Bir gün kocasıyla birlikte menzilime gelmişler. Kadın, ayakkabılarını dış kapıdaki merdivenlerin başında (odunluğun yanında) bırakmış, kocası ise, ayakkabılarıyla beraber yukarı çıkmıştı. Ben, onları yukarıda odamda oturttum, ders yapmaya başladım. Tam o sırada kalbime geldiki; ya şimdi Sıddık Süleyman kapıya gelse, bir kadının ayakkabılarını orada görse, kalbine ne gelecek acaba dedim...
Sonra misafirler gittiler, Sıddık Süleyman geldi.. Ona: ”Biraz evvel kapıya geldin mi?” diye sordum. “Evet, geldim Üstâdım” dedi. “Kapıda ne gördün” dedim. Dedi: ”Bir kadının ayakkabıları vardı, onun için girmedim” “Peki aklına ne geldi?” “Hiç!..” dedi. “Bir ziyaretçi kadın Üstâd’la görüşüyor dedim,
Yükleniyor...