dedikçe, köşkümüz de adeta onun zikrinin ahengine ayak uydurmuş gibi, raksa gelip sallanıyordu. Hemen bizim hanımı uyandırdım. “Kalk manzaraya bak!” dedim.. ve Galiba devlet kuşu başımıza kondu. Hanım da dikkat etti, o da hissetti.

O gece biz hanımla şöyle bir karara vardık: “Madem ki Cenab-ı Hak bu büyük insanı bize misafir etmekle bu lütfu yaptı. Bizde bu geceden itibaren artık bacı kardeş gibi yaşıyacağız. Karı-kocalık münasebetlerimiz artık hiç olmıyacak..” dedik.

Hakikaten Muhacir Hafız Ahmed, Üstâd Hazretleri Barla’da bulunduğu müddetçe, hanımını sık sık ikaz eder, dermiş ki: “Ne yapıp yapıp, yaptığımız va’de vefa gösterelim. Bu zatı hep memnun etmeliyiz Barla’dan memnun olarak ayrılmalıdır. Eğer hata etsek, bu zat bizi yakar.” Bu hikaye Barlalılarca da meşhurdur.

Barlalı Sıddık Süleyman’ın

Hatırası:

Sıddık Süleyman, Barla’da Muhacir Hafız Ahmed’den sonra; -O zaman çok genç olmasına rağmen- Üstâd Bediüzzaman’ın büyüklüğünü, manevî kemalâtını ve yüce din rehberliğini anlamış bir insan... Hazret-i Üstâd Barla’ya geldikten kısa bir müddet sonra, onun hususî hizmetine girmiş ve en hassas bir şekilde Üstâd’ının arzularını anlıyarak, sekiz küsûr sene zarfında Üstâd’ın hususi bir çok hizmetlerini görmüş olduğu halde; daima Üstâd’ını memnun etmiş, hiç bir vakit gücendirmemiştir. Sıddık Süleyman’ın bu üstün meziyetlerinden dolayı, Hazret-i Üstâd, ona “Sıddık” ünvanını vermiş ve artık isim ve şöhreti “Sıddık Süleyman” olmuştur. Ne bahtiyarlık, ne mutluluk ona... Allah rahmet eylesin.

Sıddık Süleyman, 6 Mayıs 1965’de Barla’da vefat etmiş ve Barla mezaristanına defnedilmiştir.

1962 yılında bir yaz mevsimi Barla’daki evinde ziyaret ettiğimiz ve çorbasını içtiğimiz merhum Sıddık Süleyman Ağabey, Üstâd’ıyla ilk tanışmasını ve hizmetine giriş şeklini şöyle anlatmıştı:

Yükleniyor...