şimdi, Hazret-i Bediüzzaman’ın “mihmandarı” ulvi şerefine nail olan Muhacir Hafız Ahmed’in bilahere Hulusi Bey’e mahrem bir sır şeklinde anlattığı bir hatırasını, Hacı Hulusi Bey’in lisaniyle dinliyeceğiz. Hatırayı kaydetmeden önce, Muhacir Hafız Ahmed’in kimliği hakkında bir iki şey yazıyoruz.

Muacir Hafız Ahmed Kimdir?

Hazret-i Üstâd Bediüzzaman’ın mihmandarı Muhacir Hafız Ahmed Barla’da 1948 yılında vefat etti. Rumeli’den muhacir olarak geldikleri için, unvanı Muhacir Hafız Ahmed olmuştur.

Bediüzzaman Hazretleri Barla’yı ilk şereflendirdiği günlerde, onun evinde bir hafta kadar misafir kaldığı bu zat, Barla halkının eşraf ve zenginlerinden olduğu için, aynı zamanda bir din adamı olması hasebiyle de, bu mihmandarlığın ulvi müstesna şerefine münasib görülmüş ve nahiye müdürü tarafından ilk önce kendisine bu mihmandarlık teklif’ edilmiş.. o da o teklifi ruh-u canıyla kabul ederek, Bediüzzaman gibi bir din rehberinin mihmandarlığı şerefine nail olmuştur. Allah rahmet eylesin, amin...

Muhacir Hafız Ahmed’in Hatırası

Yazacağımız hatıra, Bediüzzaman’ı evinde misafir ettiği, o çok şerafetli ilk günlerine ait, mahrem ve sırlı şekilde Albay Hacı Hulusi Bey’e anlatmış, ben de bizzat Hulusi Ağabey’den aynen şöyle dinlemiştim:

“Üstâd Hazretleri bizim evde misafir kaldığı günlerde, kendisine hususi ve müstakil bir oda tahsis ettik. Serbestçe abdestini alıp ibadetini yapsın diye...

Biz gecelerde onun yattığını görmedik. Bir gece geç saatlerde uyanmıştım. Baktım ki, bizim köşk sallanıyor, adeta gidip geliyor. Üstâd ise, odasında “Ferd’un - Hayy’ün - Kayyum’un - Hakem’ün - Adl’ün - Kuddüs’ün”

{Merhum Hulusi Âğabey'den şu zikir hakkında başka tarz rivayetler varsada, ancak şahsen ben böyle duyduğumu çok iyi hatırlıyorum.A.B.}



diye sesli bir şekilde ve aheste aheste zikrediyor. O, her bir “Ferd’ün - Hayy’ün...”

Yükleniyor...