olana bitene dikkat edeceksiniz. Sizi kimse polis olarak bilmiyecek. Sadece kaymakam ve jandarma kumandanı sizi bilecek. Ailelerinize dahi durumu bildirmiyeceksiniz.
Polis olduğunuz ortaya çıkarsa, bunu hayatınızla ödersiniz. Raporlarınızı eski yazıyla tutacaksınız. Raporları posta ile göndermeyin, hususi bir memurla gönderin. Said-i Nursi’nin postahanelerde adamları bulunur, sizi eğer tanırlarsa öldürürler. Gözünüzle gördüğünüzü, kulaklarınızla işittiğinizi hemen rapor edersiniz.
Jandarma kumandanı, Emirdağ’daki baş çavuşa sizin elektrik teknisyenleri olduğunuzu söyliyecek. Ve ilerde malzeme geleceğini, köylere elektrik çekeceğinizi söyliyecek. Siz de soranlara aynen öyle söyliyeceksiniz...
Başkomiser Süleyman Faik Örsel’in ikazı
Mezkür vazife dolayısıyla sık sık emniyet müdürünün odasına girip çıktığımı gören Başkomiser Süleyman Faik Örsel, beni bir ara odasına çağırdı “Abdurrahman gel biraz otur!” dedi.
Oturduğumda durumu sordu. Ben de anlattım. Kendisi beş vakit namazını kılan dindar, dürüst bir zattı. Bana şöyle dedi: “Ben o zatı iyi tanırım, muhterem bir insandır. Ben onu otuz sene evvel İstanbul’dan tanırım. O zaman Dar-ül Hikmet-il İslâmiye’de âza idi. Alim ve fâzıl bir zattır. Sen henüz gençsin. Vazifeni yap, fakat müdürün gözüne gireyim diye o temiz zatı incitme, ileri gitme! Sonra tokad yersin, başına bir belâ gelir. Musibete uğrarsın!..”
Ben Emniyet Müdürüyle başkomiserimin arasında kalmıştım. Henüz tecrübesizdim. Çok heyecanlı ve telâş içindeydim. Daha sonra 1947 senesi aralık ayı onüçüncü günü, sivil olarak Emirdağ’ına geldik. Önce bir otele indik. Orada kaymakamı sordum. “Kulüpte bulunur” dediler. Oraya gittim, fakat köylere gittiği için görüşemedik. Sonra jandarma kumandanıyla görüştüm. Bana Bediüzzaman’ın evini gösterdi ve bu hususta bilgi verdi.. Ve “Ben elimdeki adamlarla bunu takib edemiyorum. Kapı içerden kapanıyor. ıçerde ne yapıyorlar, bilmiyoruz” dedi.
şaşırdık afalladık
Size bir hatıramı anlatayım: Çarşıya çıkıp kahvaltı için peynir ve zeytin aldım. Bir dükkândan da tere yağı aldık. Dükkâncı tereyağını tartarken, yağı koyduğu kâğıt kadar da, terazinin öbür kefesine kâğıd koydu. Ben doğrusu
Polis olduğunuz ortaya çıkarsa, bunu hayatınızla ödersiniz. Raporlarınızı eski yazıyla tutacaksınız. Raporları posta ile göndermeyin, hususi bir memurla gönderin. Said-i Nursi’nin postahanelerde adamları bulunur, sizi eğer tanırlarsa öldürürler. Gözünüzle gördüğünüzü, kulaklarınızla işittiğinizi hemen rapor edersiniz.
Jandarma kumandanı, Emirdağ’daki baş çavuşa sizin elektrik teknisyenleri olduğunuzu söyliyecek. Ve ilerde malzeme geleceğini, köylere elektrik çekeceğinizi söyliyecek. Siz de soranlara aynen öyle söyliyeceksiniz...
Başkomiser Süleyman Faik Örsel’in ikazı
Mezkür vazife dolayısıyla sık sık emniyet müdürünün odasına girip çıktığımı gören Başkomiser Süleyman Faik Örsel, beni bir ara odasına çağırdı “Abdurrahman gel biraz otur!” dedi.
Oturduğumda durumu sordu. Ben de anlattım. Kendisi beş vakit namazını kılan dindar, dürüst bir zattı. Bana şöyle dedi: “Ben o zatı iyi tanırım, muhterem bir insandır. Ben onu otuz sene evvel İstanbul’dan tanırım. O zaman Dar-ül Hikmet-il İslâmiye’de âza idi. Alim ve fâzıl bir zattır. Sen henüz gençsin. Vazifeni yap, fakat müdürün gözüne gireyim diye o temiz zatı incitme, ileri gitme! Sonra tokad yersin, başına bir belâ gelir. Musibete uğrarsın!..”
Ben Emniyet Müdürüyle başkomiserimin arasında kalmıştım. Henüz tecrübesizdim. Çok heyecanlı ve telâş içindeydim. Daha sonra 1947 senesi aralık ayı onüçüncü günü, sivil olarak Emirdağ’ına geldik. Önce bir otele indik. Orada kaymakamı sordum. “Kulüpte bulunur” dediler. Oraya gittim, fakat köylere gittiği için görüşemedik. Sonra jandarma kumandanıyla görüştüm. Bana Bediüzzaman’ın evini gösterdi ve bu hususta bilgi verdi.. Ve “Ben elimdeki adamlarla bunu takib edemiyorum. Kapı içerden kapanıyor. ıçerde ne yapıyorlar, bilmiyoruz” dedi.
şaşırdık afalladık
Size bir hatıramı anlatayım: Çarşıya çıkıp kahvaltı için peynir ve zeytin aldım. Bir dükkândan da tere yağı aldık. Dükkâncı tereyağını tartarken, yağı koyduğu kâğıt kadar da, terazinin öbür kefesine kâğıd koydu. Ben doğrusu
Yükleniyor...