Bu hadiseden önce de, Kütahya’da cesur bir vaizin serbest konuşmaları üzerine evinde yapılan taharride, Üstâd’ın imzasız bir mektubu bulunmakla, güya orada bulunan şeyh Said’in oğlu ile

{Emirdag Lahikası -1- Zübeyr- s: 22.}



hadise münasebettardır diye dört taraftan hükûmet adamları ve polis harekete geçmiş oldu.

Bundan bir müddet sonra da, Balıkesir’de İbrahim Edhem Hoca ile, Hüseyin Tabancalı ismindeki Nur talebeleri tevkif edilmişlerdi. Tevkiflerinin sebebi de yanlarında bulunan ve kimin olduğu bilinmeyen dokunaklı bir kitap idi. Bu zatlardan alınan kitaplar, Balıkesir Müftülüğü’ne tetkike gönderildi. Balıkesir Müftüsü ise, bu kitapları tetkik ettikten sonra, 28.1948’de gayet güzel müsbet bir rapor verdi

{Hadiseler Dosyası s: 8.}



Fakat Balıkesir Müftülüğü’nün raporu tanzim edildiği zaman, Nur talebeleri Afyon hapsine toplattırılmaya başlanmıştı. Hazret-i Üstâd da beş gün olmuştu, Afyon hapsine geleli.

Afyon Hapis Hadisesi Öncesine Ait Bazı Hatıralar

Bu fasla, evvela Üstâd Hazretleri ve Nur talebeleri hakkında gizli ve sinsi şekilde çevrilen dolapların fiilî bir numunesi olarak, Emirdağ’ına hususi surette talimatnameler gereğince iftira ve fesad çıkarmakla vazifelendirilmiş olarak gönderilen bazı polis hafiyelerinin hatıralarından başlamak istiyoruz. İşte o polis hafiyeleri içinde o sıra Emirdağ’ına gönderilmiş vicdanlı birisi olan Emekli Komiser, Kırşehirli Abdurrahman Akgül’ü dinliyoruz: (Mealen ve bölüm bölüm kaydedeceğiz)

“...1946 seçimlerinde, Afyon vilayeti Demokrat Parti listesi kazanması üzerine, Afyon’daki bütün memur kadrosu valisinden polis memuruna kadar tamamen değiştirilmişti. Beni bu hadisede Aydın’dan Afyon’a tayin ettiler. Afyon’da bir ğün Vali Abidin Özmen ve Afyon Emniyet Müdürü Hayri ırdel beni çağırdılar

{Hadise 1947 sonlannda olması lâzımdır. Çünkü Vali Abidin Özmen Afyon Valiliğine 1947 Aralık ayı içinde tayin olmuştur. A.B.}



Elime çok kalın bir dosya verdiler.. Ve “Bu dosyayı tetkik et, sonra seninle görüşeceğiz.” dediler.

Dosyanın kapağını açtım, içinde bir sürü resimler, kupürler, raporlar ve yazılar vardı. Dosya Bediüzzaman olarak bilinen Said-i Nursi’ye aitti. O zamana kadar kendisini tanımıyordum.

Dosyayı tetkik ettim ve Emniyet Müdürüne gittim. Müdür bana: “Abdurrahman, bu dosyasını okuduğun adam, şimdi Emirdağ’ında oturuyor. Yanına polis Hasan’la Salih’i alıp beraber Emirdağ’ına gideceksin. Orada


Yükleniyor...