Evet, eğer eski hayatım gibi izzet-i ilmiyeyi muhafaza etmek için hiçbir hakareti kabul etmemek olsa idi; ve vazife-i hakikiyesi de sırf ahiret ve ölümün i’dam-ı ebedisinden Müslümanları kurtarmak olmasa idi; Ve bana ilişenler gibi sırf dünyaya ve menfi siyasete çalışmak olsa idi; On Menemen, on şeyh Said hadisesi gibi bir hadiseye, anarşilik hesabına çalışanlar sebebiyet vereceklerdi.
Hem üç mahkeme ve yirmi senede kaç vilâyetin zabıtaları kıyafetime kanunca ilişmedikleri ve ma’zuriyetim ve inzivama binaen tebdil-i kıyafetime hiçbir ihtar olmadığı halde; böyle keyfî, kanunsuz, cebren ahalî içinde başıma şapkayı giydirmeye çalışmak, kırk seneden beri bu vatanda, hususan iman-ı tahkikî dirsinde kardaşâne alâkadar olan yüzbinler adam, pek büyük bir heyecan içinde zemini hiddete getirip, emsalsiz ağlamaya vesile olacaktı. Zaten ecnebî parmağıyla hakkımda teveccüh-ü ammeyi kırmak fikriyle; damarlarıma dokunacak kanunsuz muamelelerin mezkûr maksad için yapıldığını çok emarelerle kat’î kanaâtımız geldi. Fakat Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki; benim gibi kabir kapısında alâkasız, dünyadan usanmış, hürmetten ve teveccüh-ü âmmeden kaçmış ve şan ve şeref ve hodfuruşluk gibi riyakârlıklara hiç meyli kalmamış bir vaziyette iken; bunların bana karşı kanunsuz ihanetlerinin hiçbir ehemmiyeti kalmadı. Cenab-ı Hakk’a havale ediyorum. Bana lüzumsuz evham yüzünden eziyet edenlere, yakında ölümle i’damı ebediye giriftar olacaklarını düşünüp, hakikaten acıyorum: “Ya Rab onların imanını Risale-i Nur’la kurtar. ı’dam-ı ebediden sırr-ı Kur’ân’la terhis tezkeresine çevir” diyorum. Ben de onlara hakkımı helâl ediyorum.
Said-i Nursi”
{Elyazma Emirdağ-1, s: 509.}
“Haşiye: Yirmi senede kaç vilâyetin zabıtaları kıyafetime ilişmedi. Yalnız beş sene evvel Ankara valisi Nevzat Bey cebren ilişmek istedi. Hem muvaffak olamadı, hem kendi kendini intihar etmekle tokadını yedi. Hem Afyon valisinin büyük bir me’muru cebren kıyafetime (ilişmek için) emir vermesine mukabil, Emirdağ’ının küçük bir adliye memuru ona mukabele edip, “Kanun haricinde hiçbir şey yapamayız” demiş.. Kanun perestliğini göstermiş. Hem buranın kaymakamı
{Bu kaymakam ilk sosyalist olan Abdülkadir Uraz ismindeki kaymakam değil, ondan sonra gelen ve 1946-47 arasında Emirdağ’ı kaymakamlığı yapan Üstâd’a dost ve vicdanlı bir zattır. A.B.}
evham etmeyip bana zulmetmediği için, o vicdanlı zatın tebdiline çalıştılar. Hem hatta camiye, Cum’aya gitmeye beni men’ eden merdüm-girizlik hastalığı ile beraber maddî bir kaç hastalığa binaen bir hafta rapor verip beni, ifademi
Hem üç mahkeme ve yirmi senede kaç vilâyetin zabıtaları kıyafetime kanunca ilişmedikleri ve ma’zuriyetim ve inzivama binaen tebdil-i kıyafetime hiçbir ihtar olmadığı halde; böyle keyfî, kanunsuz, cebren ahalî içinde başıma şapkayı giydirmeye çalışmak, kırk seneden beri bu vatanda, hususan iman-ı tahkikî dirsinde kardaşâne alâkadar olan yüzbinler adam, pek büyük bir heyecan içinde zemini hiddete getirip, emsalsiz ağlamaya vesile olacaktı. Zaten ecnebî parmağıyla hakkımda teveccüh-ü ammeyi kırmak fikriyle; damarlarıma dokunacak kanunsuz muamelelerin mezkûr maksad için yapıldığını çok emarelerle kat’î kanaâtımız geldi. Fakat Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki; benim gibi kabir kapısında alâkasız, dünyadan usanmış, hürmetten ve teveccüh-ü âmmeden kaçmış ve şan ve şeref ve hodfuruşluk gibi riyakârlıklara hiç meyli kalmamış bir vaziyette iken; bunların bana karşı kanunsuz ihanetlerinin hiçbir ehemmiyeti kalmadı. Cenab-ı Hakk’a havale ediyorum. Bana lüzumsuz evham yüzünden eziyet edenlere, yakında ölümle i’damı ebediye giriftar olacaklarını düşünüp, hakikaten acıyorum: “Ya Rab onların imanını Risale-i Nur’la kurtar. ı’dam-ı ebediden sırr-ı Kur’ân’la terhis tezkeresine çevir” diyorum. Ben de onlara hakkımı helâl ediyorum.
Said-i Nursi”
{Elyazma Emirdağ-1, s: 509.}
“Haşiye: Yirmi senede kaç vilâyetin zabıtaları kıyafetime ilişmedi. Yalnız beş sene evvel Ankara valisi Nevzat Bey cebren ilişmek istedi. Hem muvaffak olamadı, hem kendi kendini intihar etmekle tokadını yedi. Hem Afyon valisinin büyük bir me’muru cebren kıyafetime (ilişmek için) emir vermesine mukabil, Emirdağ’ının küçük bir adliye memuru ona mukabele edip, “Kanun haricinde hiçbir şey yapamayız” demiş.. Kanun perestliğini göstermiş. Hem buranın kaymakamı
{Bu kaymakam ilk sosyalist olan Abdülkadir Uraz ismindeki kaymakam değil, ondan sonra gelen ve 1946-47 arasında Emirdağ’ı kaymakamlığı yapan Üstâd’a dost ve vicdanlı bir zattır. A.B.}
evham etmeyip bana zulmetmediği için, o vicdanlı zatın tebdiline çalıştılar. Hem hatta camiye, Cum’aya gitmeye beni men’ eden merdüm-girizlik hastalığı ile beraber maddî bir kaç hastalığa binaen bir hafta rapor verip beni, ifademi
Yükleniyor...