boş kalmamak için, Nur’la onun gibi çok alâkadar birisi şimdilik Denizli Hüsrev’i vaziyetini alsın. Ona hediye ettiğim takkeyi muhafaza etsin, ta hakiki sahibi çıkasıya kadar...”
{Aynı eser, s: 317.}
Merhum Hasan Feyzi Efendi’nin vefatı 13 Kasım 1946 çarşamba günüdür. Allah bin rahmet eylesin...
Tekrar Zulümlü ve Zulmetli ahval
Üstâd’ın ilk Emirdağ hayatı başından 1947 ortalarına kadarki üç senede cereyen eden vakıaları iki taraflı kaydetmeye çalıştık. Gâh zulümlü ve zulmetli ahvalden, gâh nuranî ve Kur’ânî inkişafat ve imandan söz ettik.. Fakat tamam yazdık, her şeyi kaydettik, dememize imkân yoktur. Çünkü burada o kadar hadiseler cereyan etmiştir ki!...
Evet, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağ’ına getirildiği seneye kadarki yirmi yıllık iman ve Kur’ân hizmetlerinin en inkişaflı devresi burada olmuştur. İç buçuk senelik bu devrede din düşmanı gizli zındık komitelerin en azgın zulüm ve tecavüzleri de burada olmuş, burada son haddini bulmuştur. Adeta bir noktadan kendilerinin ve hempalarının son devrelerini yaşamakta olduklarını hissetmişcesine; Bediüzzaman’ın şahsında tecavüzlerinin en çirkin şeklini icra etmişlerdir. ılk sıra Rumelili Afyon Valisi ve sosyalist Emirdağ Kaymakamı eliyle alenî şekilde ve son derece kanunsuzca Hz. Üstâd rahatsız ediliyordu. Kayakam, çekinmeden hükûmet koltuğunda Bediüzzaman’ın vücudu ortadan kalkacaktır
{Tafsilat için bak Emirdağ-1, s: 170.}
diyebiliyordu. Zamanın Dahiliye Vekili de gizli direktdiflerle bu durumu destekliyordu. İç defa su-i kasd niyetiyle zehir, iki defa başındaki sarığına kanunsuz şekilde,- kırda ve dağda iken-ilişmeler ve karakollara getirilmeler... Kapısının anahtarını da kendisinden alıp, bekçilere teslim etme gibi gayr-i resmî hapisli zulümler ve su-i kasdlerin apaçık numûneleri cereyan ediyordu.
Yıl 1947
Zulümler, kanunsuz keyfî muameleler böylece devam edip, gele gele, takvimler 1947’nin ortalarını gösteriyordu. Bu ana kadar dinsizce plân ve projelerin tüm denemeleri boşa gitmişti. Yani, verdikleri zehirler Allah’ın inayetiyle Üstâd’ı öldürememişti. şahsına yapılan keyfi ve küfrî tecavüzleri
{Aynı eser, s: 317.}
Merhum Hasan Feyzi Efendi’nin vefatı 13 Kasım 1946 çarşamba günüdür. Allah bin rahmet eylesin...
Tekrar Zulümlü ve Zulmetli ahval
Üstâd’ın ilk Emirdağ hayatı başından 1947 ortalarına kadarki üç senede cereyen eden vakıaları iki taraflı kaydetmeye çalıştık. Gâh zulümlü ve zulmetli ahvalden, gâh nuranî ve Kur’ânî inkişafat ve imandan söz ettik.. Fakat tamam yazdık, her şeyi kaydettik, dememize imkân yoktur. Çünkü burada o kadar hadiseler cereyan etmiştir ki!...
Evet, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağ’ına getirildiği seneye kadarki yirmi yıllık iman ve Kur’ân hizmetlerinin en inkişaflı devresi burada olmuştur. İç buçuk senelik bu devrede din düşmanı gizli zındık komitelerin en azgın zulüm ve tecavüzleri de burada olmuş, burada son haddini bulmuştur. Adeta bir noktadan kendilerinin ve hempalarının son devrelerini yaşamakta olduklarını hissetmişcesine; Bediüzzaman’ın şahsında tecavüzlerinin en çirkin şeklini icra etmişlerdir. ılk sıra Rumelili Afyon Valisi ve sosyalist Emirdağ Kaymakamı eliyle alenî şekilde ve son derece kanunsuzca Hz. Üstâd rahatsız ediliyordu. Kayakam, çekinmeden hükûmet koltuğunda Bediüzzaman’ın vücudu ortadan kalkacaktır
{Tafsilat için bak Emirdağ-1, s: 170.}
diyebiliyordu. Zamanın Dahiliye Vekili de gizli direktdiflerle bu durumu destekliyordu. İç defa su-i kasd niyetiyle zehir, iki defa başındaki sarığına kanunsuz şekilde,- kırda ve dağda iken-ilişmeler ve karakollara getirilmeler... Kapısının anahtarını da kendisinden alıp, bekçilere teslim etme gibi gayr-i resmî hapisli zulümler ve su-i kasdlerin apaçık numûneleri cereyan ediyordu.
Yıl 1947
Zulümler, kanunsuz keyfî muameleler böylece devam edip, gele gele, takvimler 1947’nin ortalarını gösteriyordu. Bu ana kadar dinsizce plân ve projelerin tüm denemeleri boşa gitmişti. Yani, verdikleri zehirler Allah’ın inayetiyle Üstâd’ı öldürememişti. şahsına yapılan keyfi ve küfrî tecavüzleri
Yükleniyor...