de, Üstâd sabır ve sekinetle karşıladığı ve umumî asayiş ve Risale-i Nur’un iman hizmetinin selâmeti için tahammül etmesi sayesinde geçiştiriyor, hadisesiz geçiştirilmesini temin için de Hazret-i Üstâd sarf-ı himmet ediyordu. Din düşmanı zındık komitelerle C.P ileri gelenleri iş birliği halinde, çeşitli plân ve projeler tatbik etmenin denemeleri devam ediyordu. Bunlardan birisi: Afyon Valisi telefonla: “Said-i Nursi’nin kapısını kırın, çarşıda teşhir suretinde başına şapka koyun öylece hükûmete getirin” diye menhus ve plânlı emrinden bir müddet önce de, Reisi-i cumhur İsmet İnönü Afyon’a gelerek burada yaptığı konuşmada:
{ Hadisenin içinden Sadık bir şahidin ifadesi
Emirdağlı Terzi Mustafa Bilal demişki: İsmet Paşa 1947 senesin içinde Afyona gelip burada yaptığı Konuşmasından sonra, Üstâd Hz.lerine karşı tazyik ve zulümler dahada çoğaldı..ve neticesinde onu Afyon hapsine aldılar. (Son şahitler-4, s: 20)}
“Bu vilâyette yakında dini bir karışıklık olacak”
{Aynı eser, s: 156.}
diye mezkûr plânların sinyallerini veriyordu. Demek bir proje hazırlanmıştı. Amma yine de boşa gitmiş, tutmamıştı.
Bir müddet sonra da, Afyon Valisiyle Emniyet Müdürü, geceleyin Emirdağ’ına gelerek; Üstâd’ın kapısını gece yarısında kırıp âniden baskın ile içeri girmeyi istemişlerse de; ayyaş, ama vicdanlı kanunperest savcı buna muvafakat etmemiş, kanunsuz olduğunu söylemişti. Mecburen o işi sabaha bırakmışlar, dışardan ve içerden kilitli olan Bediüzzaman’ın kapısını zulmen kırarak âniden içeri dalınmıştı. Hem de en fasık ve tiynetsiz kimseleri bu işte kullanmışlardı.. Lâkin hiçbir şey bulamamışlar, Kur’ân ve dua kitabından başka...”
{Aynı eser, s:170.}
Buna rağmen Üstâd Hazretleri ihtiyar, hasta ve çok zaif haliyle hükûmete celbedilmiş ve kasd-ı mahsusla dört saat ayakta ifadesini almışlardı. Bu tâğıyane zulmün cezası olarak aynı günde Emirdağ’ında zelzele olmuş, herkesi korkutmuştu.
{Aynı eser, s: 168.}
Ve daha benzeri şenî’ ve çirkin tecavüzler...
Evet beşeriyet tarihinde böyle dini için, vicdanî kanaatı için ve hususî münzeviyâne kıyafeti için; bir din âlimi, bir iman rehberi ve vatanperver, kahraman ve mücahid bir İslâm dâhisi böylesi zulüm ve âdî tecavüzlere hedef olmamıştır desek mübalağa etmiş olmayız.
Tafsil
şimdi 1947 yılının birinci yarısından başlayıp ta 1948 başlarına, ta Afyon hapis hadisesine kadar cereyan eden hadiseleri, zulüm ve tecavüz eşkâlini, az ilerde tafsilen kaydedilmesine çalışmaya gayret edilmekle birlikte; bu arada 1944’ten mezkûr tarihe kadar uygulanmış zâlimane ve alçakça muamelelerinin tasvirini yapmak üzere Hazret-i Üstâd’ın Emirdağ’ında
{ Hadisenin içinden Sadık bir şahidin ifadesi
Emirdağlı Terzi Mustafa Bilal demişki: İsmet Paşa 1947 senesin içinde Afyona gelip burada yaptığı Konuşmasından sonra, Üstâd Hz.lerine karşı tazyik ve zulümler dahada çoğaldı..ve neticesinde onu Afyon hapsine aldılar. (Son şahitler-4, s: 20)}
“Bu vilâyette yakında dini bir karışıklık olacak”
{Aynı eser, s: 156.}
diye mezkûr plânların sinyallerini veriyordu. Demek bir proje hazırlanmıştı. Amma yine de boşa gitmiş, tutmamıştı.
Bir müddet sonra da, Afyon Valisiyle Emniyet Müdürü, geceleyin Emirdağ’ına gelerek; Üstâd’ın kapısını gece yarısında kırıp âniden baskın ile içeri girmeyi istemişlerse de; ayyaş, ama vicdanlı kanunperest savcı buna muvafakat etmemiş, kanunsuz olduğunu söylemişti. Mecburen o işi sabaha bırakmışlar, dışardan ve içerden kilitli olan Bediüzzaman’ın kapısını zulmen kırarak âniden içeri dalınmıştı. Hem de en fasık ve tiynetsiz kimseleri bu işte kullanmışlardı.. Lâkin hiçbir şey bulamamışlar, Kur’ân ve dua kitabından başka...”
{Aynı eser, s:170.}
Buna rağmen Üstâd Hazretleri ihtiyar, hasta ve çok zaif haliyle hükûmete celbedilmiş ve kasd-ı mahsusla dört saat ayakta ifadesini almışlardı. Bu tâğıyane zulmün cezası olarak aynı günde Emirdağ’ında zelzele olmuş, herkesi korkutmuştu.
{Aynı eser, s: 168.}
Ve daha benzeri şenî’ ve çirkin tecavüzler...
Evet beşeriyet tarihinde böyle dini için, vicdanî kanaatı için ve hususî münzeviyâne kıyafeti için; bir din âlimi, bir iman rehberi ve vatanperver, kahraman ve mücahid bir İslâm dâhisi böylesi zulüm ve âdî tecavüzlere hedef olmamıştır desek mübalağa etmiş olmayız.
Tafsil
şimdi 1947 yılının birinci yarısından başlayıp ta 1948 başlarına, ta Afyon hapis hadisesine kadar cereyan eden hadiseleri, zulüm ve tecavüz eşkâlini, az ilerde tafsilen kaydedilmesine çalışmaya gayret edilmekle birlikte; bu arada 1944’ten mezkûr tarihe kadar uygulanmış zâlimane ve alçakça muamelelerinin tasvirini yapmak üzere Hazret-i Üstâd’ın Emirdağ’ında
Yükleniyor...