mütenahî ilm ve hikmetle çalıştırdığı kalem-i kudret ve kaderi’nin mütebeddil sahifesi ve bir levh-i mahfuz’un âlem-i tagayyürde ve mütebeddil şuunatında bir levh-i mahv, ispat namında, yazar-bozar tahtası hükmündedir.

İşte hava unsurunun yalnız nakl-i asvat vazifesinde mezkur cilve-i vahdaniyyeti ve mezkûr acaibi gösterdiği ve dalâletin hadsiz muhaliyetini izhar ettiği gibi; unsur-u havaînin sair ehemmiyetli vazifelerinden biri de elektrik, cazibe, dafiâ, ziya gibi sair letaifin naklinde şaşırmadan muntazaman asvat naklindeki vazifeyi gördüğü aynı zamanında, bu vazifeleri dahi gördüğü aynı zamanda, bütün nebatât ve hayvanata teneffüs ve telkih gibi hayata lüzûmu bulunan levazımatı kemal-i intizam ile yetiştiriyor. Emir ve irade-i ilâhiyyenin bir Arşı olduğunu kat’î bir surette isbat ediyor.. Ve serseri tesadüf ve kör kuvvet ve sağır tabiat ve karışık hedefsiz esbab ve aciz, camid, cahil maddeler bu sahife-i havaiyenin kitabetine ve vazifelerine karışması hiç bir cihetle ihtimal ve imkânı bulunmadığını ayn-el yakin derecesinde isbat ettiğini kat’î kanaat getirdim.. Ve her bir zerre ve her bir parça lisan-ı hal ile

dediklerini bildim... Ve bu “Hüve” anahtarı

ile havanın maddî cihetindeki bu âcaibi gördüğüm gibi, hava unsuru da bir “Hüve” olarak, alem-i misal ve alem-i manaya bir anahtar oldu.

(Mütebakisi şimdilik yazdırılmadı. Umuma binler Selâm

Said-i Nursi”

{Sözler Envar neşriyat, s: 160.}



Hazret-i Üstâd bilâhare Hüve nüktesinin bir eki mahiyetinde bu gelecek parçayı da kaleme almışsa da, yine de tamamını yazamamış, ancak izin verildiği kadarını kaydedebilmiştir:

“Hüve nüktesinin ahirinde bu parça yazılacak:

Gördüm ki; âlem-i misal nihayetsiz fotoğraflar ve her bir fotoğraf hadsiz hadisat-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmıyarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinemay-ı uhreviye ve faniyâtın fanî ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedî temaşagâhlarda ve cennette saadet-i ebediye ashaplarına da dünya maceralarını ve eski hatıratlarını levhalarıyla gözlerine göstermek için, pek büyük ber fotoğraf makinası olarak bildim. Levh-i Mahfuz’un, hem âlem-i misalin iki hüccet ve iki küçük numunesi ve iki noktası; insanın başında olan kuvve-i hafıza ve kuvve-i hayaliye, mercimek küçüklüğünde iken, bir büyük kütüphane kadar hiç karıştırmıyarak kemal-i intizamla yazılması kat’î isbat eder ki; o iki kuvvenin numune-i ekber


Yükleniyor...