yerinde rastlamak mümkündür. Yirmidokuzuncu Mektub’un bir parçasında bu hususta açıkça ve hususiyle temas etmiş ve dikkat çekmiştir. Burada, Emirdağ hayatında, kardeşi Molla Abdülmecid Efendi’nin, oğlunun vefatı üzerine yazdığı “Fuadiye” isimli Risalesinde kullandığı bazı felsefî tabirlere dikkat çekmiş ve kardeşini ikaz etmiştir. Hatta bu yüzden o Risaleyi neşrettirmemiştir. Abdülmecid’e gönderdiği mektubunda şöyle demiştir:
“Hem mesela felsefeye temas eden bazı cümleler: ”Mürûr-ü zamanla kabuk bağlamış, sonra taprağa inkılâb etmiş, sonra nebatât husule gelmiş, sonra hayvanat vücuda gelmiş...” gibi tâbirler îcad ve hilkat-ı ilâhiye noktasında felsefîdir. Risale-i Nur’un san’at ve icad-ı ilâhî cihetindeki beyanatına münasib düşmüyor. Her ne ise...”
{Elyazma Emirdağ-1 aslı, s: 271.}
4- Münafık kimler olabileceğinin.. Aleviler zendekaya, küfre giripte münafık şümulüne dahil olup olmıyacağının izahı:
Aziz Sıddık kardeşlerim!
Ali köyünde Risale-i Nur şâkirtlerinden Ali Efendi, münafıklar hakkında bir ayet-i kerimeyi soruyor. şimdi zamanım izaha müsaid olmadığı için kısaca bir iki cümle beyan ediyorum:
“Münafık öldükten sonra namazı kılınmaz...” Meâlindeki ayet, o zamandaki ihbar-ı ilâhî ile bilinen kat’î münafıklar demektir. Yoksa zan ile, şüphe ile münafık deyip, namaz kılmamak olmaz. Madem Lâilâheillallah der, ehl-i kıbledir... Sarih küfür söylemezse, yahut tevbe etse; namazı kılınabilir.”
{Üstâd’ın bu hükmü gibi, son günlerde akılları başlarına gelen İslam aleminin yeni âlimleri de aynı mevzuda te’lifat yaptılar. Mesela bunlardan birisi Salim Behnesavî’nin “El Hükmü ve Kadiyet ü tekfir- il Müslim” kitabı gibi. A.B.}
O Ali köyünde Aleviler çok olduğunu ve bir kısmı Rafizliğe kadar gidebilmesi nazarıyla; onların en fenası da münafık hakikatına dahil olmamak lâzım gelir. Çünki münafık i’tikadsızdır, kalbsizdir, vicdansızdır, peygamber aleyhindedir. şimdiki bazı zındıklar gibi... Âlevî ve şiî’lerin müfritleri ise, değil peygamber aleyhinde, belki Âl-i Beyt’in muhabbetinden ifratkârane muhabbet besliyorlar. Münafıkların tefritlerine karşı, bunlar ifrat ediyorlar. Hadd-ı şeriattan çıktıkları vakit, münafık değil, ehl-i bid’a oluyorlar. Fasık oluyorlar, ekseriyetçe zendekaya girmiyorlar.
Hazret-i Ali Radiyallahü anhü yirmi sene hürmet ettiğ’i, onlara şeyh-ül İslâm’lık mertebesinde onların hükmünü kabul ettiği Ebubekir, Ömer, Osman rıdvanullahi aleyhim ecmaine hürmet etseler, farz namazını kılsalar yeter...”
{Elyazma Emirdağ-1 aslı, s: 106.}
“Hem mesela felsefeye temas eden bazı cümleler: ”Mürûr-ü zamanla kabuk bağlamış, sonra taprağa inkılâb etmiş, sonra nebatât husule gelmiş, sonra hayvanat vücuda gelmiş...” gibi tâbirler îcad ve hilkat-ı ilâhiye noktasında felsefîdir. Risale-i Nur’un san’at ve icad-ı ilâhî cihetindeki beyanatına münasib düşmüyor. Her ne ise...”
{Elyazma Emirdağ-1 aslı, s: 271.}
4- Münafık kimler olabileceğinin.. Aleviler zendekaya, küfre giripte münafık şümulüne dahil olup olmıyacağının izahı:
Aziz Sıddık kardeşlerim!
Ali köyünde Risale-i Nur şâkirtlerinden Ali Efendi, münafıklar hakkında bir ayet-i kerimeyi soruyor. şimdi zamanım izaha müsaid olmadığı için kısaca bir iki cümle beyan ediyorum:
“Münafık öldükten sonra namazı kılınmaz...” Meâlindeki ayet, o zamandaki ihbar-ı ilâhî ile bilinen kat’î münafıklar demektir. Yoksa zan ile, şüphe ile münafık deyip, namaz kılmamak olmaz. Madem Lâilâheillallah der, ehl-i kıbledir... Sarih küfür söylemezse, yahut tevbe etse; namazı kılınabilir.”
{Üstâd’ın bu hükmü gibi, son günlerde akılları başlarına gelen İslam aleminin yeni âlimleri de aynı mevzuda te’lifat yaptılar. Mesela bunlardan birisi Salim Behnesavî’nin “El Hükmü ve Kadiyet ü tekfir- il Müslim” kitabı gibi. A.B.}
O Ali köyünde Aleviler çok olduğunu ve bir kısmı Rafizliğe kadar gidebilmesi nazarıyla; onların en fenası da münafık hakikatına dahil olmamak lâzım gelir. Çünki münafık i’tikadsızdır, kalbsizdir, vicdansızdır, peygamber aleyhindedir. şimdiki bazı zındıklar gibi... Âlevî ve şiî’lerin müfritleri ise, değil peygamber aleyhinde, belki Âl-i Beyt’in muhabbetinden ifratkârane muhabbet besliyorlar. Münafıkların tefritlerine karşı, bunlar ifrat ediyorlar. Hadd-ı şeriattan çıktıkları vakit, münafık değil, ehl-i bid’a oluyorlar. Fasık oluyorlar, ekseriyetçe zendekaya girmiyorlar.
Hazret-i Ali Radiyallahü anhü yirmi sene hürmet ettiğ’i, onlara şeyh-ül İslâm’lık mertebesinde onların hükmünü kabul ettiği Ebubekir, Ömer, Osman rıdvanullahi aleyhim ecmaine hürmet etseler, farz namazını kılsalar yeter...”
{Elyazma Emirdağ-1 aslı, s: 106.}
Yükleniyor...