2/1 İmanın Ziyade ve Noksan Olabileceğinin İlmî İzahı
(Bu meseleyi izah eden bu mektub, ilk Emirdağ hayatında yazıldığı kesindir.)
“Saniyen: Mübarekler pehlivanı hem Abdurrahman hem Lütfü hem büyük Hafız Ali manalarını taşıyana büyük ruhlu Küçük Ali kardaşımız bir sual soruyor. Halbuki o sualin cevabı Risale-i Nur’da yüz yerde var.
Risale-i Nur’un erkân-ı imaniye hakkında bu derece kesretli tahşidatı nedendir? “Bir âmî mü’minin imanı büyük bir velinin imanı gibidir” diye eski hocalar bize ders vermişler diyor?
Elcevab: Başta Matbu’ Ayet-el Kübra, hem Yirmisekizinci mektubun üçüncü meselesinin ikinci noktasıda, meratib-i imaniye bahislerinde.. Ve ahire yakın Müceddid-i Elf-i Sani İmam-i Rabbanî’nin beyanı ve hükmü ki: “Bütün tarikatların müntehası ve en büyük maksadları, hakaik-i imaniyenin inkişafıdır.. Ve bir mesele-i imaniyenin kat’iyetle vuzûhu, binler kerametlerden ve keşfiyattan daha iyidir” ve Ayet-el Kübra’nın en ahiri ve lahikadan alınan o mektubun parçası ve tamamının beyanatı cevab olduğu gibi; Meyve Risalesi’nin tekrarat-ı Kur’âniye hakkında Onuncu Mes’elesi, tevhid ve iman rükünleri hakkında tekrarat ve kesretli tahşidat-ı Kur’âniye’nin hikmeti, aynen tamamen onun hakikî tefsiri olan Risale-i Nur’da cereyan etmesi cevabtır.
Hem iman-ı tahkikî ve taklidî ve icmalî ve tafsilî.. Ve imanın bütün muhacamaata ve vesveselere ve şüphelere karşı dayanıp sarsılmamasını beyan eden Risale-i Nur parçalarının izahatı, büyük Ruhlu Küçük Ali’nin mektubuna öyle bir cevabtır ki, bize hiç bir ihtiyaç bırakmıyor.
İkinci cihet: İman yalnız icmalî ve taklidî bir tasdikte münhasır değildir. Bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar.. Ve eldeki ayinede görünen misalî güneşten, ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafatları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatları var ki; bin bir esma-i ilâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatıyla alâkadar çok hakikatları var ki, bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikiden gelen tafsilli ve burhanlı marifet-i kudsiyedir diye ehl-i tahkik ittifak etmişler.
Evet, iman-ı taklidî çabuk şüphelere mağlub olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikî de pek çok meratib var. O mertebelerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanların kuvvetiyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman ise, bir şüpheye karşı bazen mağlub olur.
(Bu meseleyi izah eden bu mektub, ilk Emirdağ hayatında yazıldığı kesindir.)
“Saniyen: Mübarekler pehlivanı hem Abdurrahman hem Lütfü hem büyük Hafız Ali manalarını taşıyana büyük ruhlu Küçük Ali kardaşımız bir sual soruyor. Halbuki o sualin cevabı Risale-i Nur’da yüz yerde var.
Risale-i Nur’un erkân-ı imaniye hakkında bu derece kesretli tahşidatı nedendir? “Bir âmî mü’minin imanı büyük bir velinin imanı gibidir” diye eski hocalar bize ders vermişler diyor?
Elcevab: Başta Matbu’ Ayet-el Kübra, hem Yirmisekizinci mektubun üçüncü meselesinin ikinci noktasıda, meratib-i imaniye bahislerinde.. Ve ahire yakın Müceddid-i Elf-i Sani İmam-i Rabbanî’nin beyanı ve hükmü ki: “Bütün tarikatların müntehası ve en büyük maksadları, hakaik-i imaniyenin inkişafıdır.. Ve bir mesele-i imaniyenin kat’iyetle vuzûhu, binler kerametlerden ve keşfiyattan daha iyidir” ve Ayet-el Kübra’nın en ahiri ve lahikadan alınan o mektubun parçası ve tamamının beyanatı cevab olduğu gibi; Meyve Risalesi’nin tekrarat-ı Kur’âniye hakkında Onuncu Mes’elesi, tevhid ve iman rükünleri hakkında tekrarat ve kesretli tahşidat-ı Kur’âniye’nin hikmeti, aynen tamamen onun hakikî tefsiri olan Risale-i Nur’da cereyan etmesi cevabtır.
Hem iman-ı tahkikî ve taklidî ve icmalî ve tafsilî.. Ve imanın bütün muhacamaata ve vesveselere ve şüphelere karşı dayanıp sarsılmamasını beyan eden Risale-i Nur parçalarının izahatı, büyük Ruhlu Küçük Ali’nin mektubuna öyle bir cevabtır ki, bize hiç bir ihtiyaç bırakmıyor.
İkinci cihet: İman yalnız icmalî ve taklidî bir tasdikte münhasır değildir. Bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar.. Ve eldeki ayinede görünen misalî güneşten, ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafatları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatları var ki; bin bir esma-i ilâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatıyla alâkadar çok hakikatları var ki, bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikiden gelen tafsilli ve burhanlı marifet-i kudsiyedir diye ehl-i tahkik ittifak etmişler.
Evet, iman-ı taklidî çabuk şüphelere mağlub olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikî de pek çok meratib var. O mertebelerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanların kuvvetiyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman ise, bir şüpheye karşı bazen mağlub olur.
Yükleniyor...