Demek Kur’ân’a bu asrın şiddet-i ihtiyacını, şimal gibi, dünyanın öteki yüzü olan Amerika’da hissetmeye başlamış. Evvelce müjde verildiği gibi, Zülfikârın çıkmasıyla ruy-i zeminde fütuhat olacak. İşte nümunesi de dünyanın iki köşesinde görüldü. Ve Zülfikâr’ın yakınında bulunanların aklına ve lakaydlıklarına elbet rûy-i zemin dahi hiddet edebilir bir hatadır. Zülfikar ve Asayı Musa’nın şâkirtlerini sıkıştıranlar akıllarını başlarına alsınlar, insaf etsinler...”
{Eski harf Emirdağ-1 “Zübeyr” s: 28}
Ve nihayet 1947’nin başlarına kadar dünyada hüküm ve hâkimiyet süren ve onun siyaseti bir çok dünya ülkeleri ve siyasî merhalelerinde geçerli olan İngiliz devleti, bu tarihten sonra yavaş yavaş o büyük saltanatını ve dünya üzerindeki hâkimiyetini kaybetmeye başlaması üzerine; Londra’da büyük siyasî hatipleri: “İngilizlerin İslâmiyeti kabul etmeleri artık zamanı gelmiştir.” demeleri haberi Üstâd’a ulaştığı zaman, bu hadiseyi Üstâd şöyle değerlendirmiştir:
“... İngiliz devletinin pay-ı tahtında hatipleri kürsülerinde “artık ıngilterenin İslâmiyeti kabul etmesi lâzımdır” diyerek bağırdıklarını ve beşeriyetin bütün hakiki ihtiyacını câmi’ olan Fürkan-ı Hakimin ayetlerini birer birer okuyup tefsir ve beyan ettiklerini en son gazetede arkadaşların okuduklarını işitiyoruz diye o kardaşımızın bu havadisine bin Elhamdülillah deriz.
Evet, o devletin hem dünyası hem saltanatı ve saadeti onunla kurtulabilir...”
{Eski Yazı Emirdağ-1 “Büyük Boy”, s: 262.}
Yükleniyor...