Tab’ olunan Ayet-el Kübra Risalesinin beşyüz matbu’ nüshaları da tab’ edenlere verilecek mi

{Ayet-el kübralar da bilahere Tahiri Ağabeye teslim edilmiştir.A.B.}



merak ediyorum. Biri de: İstanbul’da müsadere edilen ne kadar Risale-i Nur varsa bana aittir. ıçinde yirmi risale bulunan mecmuanın bana çok ehemmiyeti var. Hem Denizli’de müfarakat ederken, emanet Mu’cizat-ı Ahmediye risalesini orada bazılarına bırakmıştım. O da bana çok lâzımdır. Belki Hoca Musa Efendi biliyor.

Said-i Nursi

{El yazma Emirdağ-1 aslı, s: 58.}



Sadede, ZehirHadiselerine Dönüyoruz

Emirdağı’nda ikinci defa Üstâd’a verilen zehir:

Bu ikinci defaki zehir, kaymakam Abdülkadir Uraz’ın bulunduğu sıralarda ve Üstâd’ın hizmetçileri resmen men’edilip kapısının anahtarı bekçilere teslim edildiği ve aldatılmış bedbaht bir bekçinin Üstâd’ın yemeklerine koyduğu zehirle gerçekleşmiştir. O ise,1945 yılının son aylarında veya ve 1946’nın ilk aylarında kışın soğuk günlerinde olduğu anlaşılıyor. Bu ikinci zehir, Hazret-i Üstâd’ı ziyadesiyle sarsmış ve çok hasta etmiştir. Bu zehir o ana kadar verilen zehirlerin onuncusu ve en müthişi idi.

Hazret-i Üstâd bu onuncu zehir hadisesi hakkında talebelerine şu mektubu yazmıştır:

Çok aziz, çok sıddık ve sadık kardeşlerim ve Risale-i Nur cihetinde emin ve halis vârislerim!

Çok manidar ve kuvvetli bir tevafuk ve şakirtlerin sadakatlarına delil bir zâhir keramet-i nuriyeyi beyan etmeme bir ihtar aldım, şöyle ki:

Ben vasiyetnamemi yazdığım aynı zamanda, gizli münafıklar benim itimad ettiğim hizmetçilerimi zabıta tarafından yanıma gelmekten men’ettikleri aynı vakitte, fırsat bulup, tanımadığım biriyle sâbık dokuz defadan daha te’sirli bir zehiri bana yutturdular.

Hem aynı zamanda Tunus’lu ve alim kardeşlerimizden ve buraya kadar geçen sene beni görmek için gelip, görüşmeden giden Hoca Haşmet Yozgat’tan buraya yazıyor ki: “Said vefat etmiş... Risale-i Nur’un yüzotuz Risalesi muhafaza edilsin, ta ki, ileride tab’ edeceğiz"

Yükleniyor...