2- Muğla’lı merhum Halil İbrahim Efendi’nin mersiyesinden:
“Mübarek muhterem sevgili Üstâd’ımız efendimiz hazretleri! Mektub-u âlilerinde “ışarat-ı gaybiyenin altmış dörtte Risale-i Nur te’lifce tamam oluyor diye iki hal tasdik ediyor” cümleleri bizleri ağlatmış ve mahzun ve mükedder eylemiş ve ciğerlerimizi dağlamıştır. Zira hayatımızın hayatı ve canımızm baharı ve gönlümüzün safası ve gözlerimizin nuru, kalbimizin sürûru, maddî ve manevî gıdamızın umde-i hayatiyyesi olan Nur denizinin kaptanı, eşref zamanın bedi’i ve Risale-i Nur’un müellif-i muhteremi biricik Üstâd’ımız efendimiz hazretleri acaba bizleri yetim mi bırakacak?... ve bu asr-ı zulmette parlıyan şems-i taban seyrini mi değiştirecek?.. Ve yegâne kesb-i şeref-i fahrimiz olan Üstâd-ı yektamız, dide-i dünyadan ufuluyla bizleri mahzun ve mükedder ve müteessir mi eyliyecek?. Ve onun şefkat-i maneviyesinden mahrum mu kalacağız?..
... Hasseten ayat-ı beyyinatiyle sarahat derecesinde işaret buyurduğunuz mev’ud-ü peygamberî ve sahabet-i Haydarî ve himayet-i Gavsî ve selef-i salihinden aktap ve asfiya ve mümtaz evliyanın zuhurundan haber verdikleri ve tarif ve tavsifinden âciz ve nakıs bulunduğumuz muhterem ve muazzam ve mübarek ve muazzez ve mübeccel Üstâdımız efendimiz, nurumuz, ziyamız, sevgilimiz, mürşidimiz, güzelimiz, kaptan-ı deryamız, ağabeyimiz, kardeşimiz, arkadaşımız, teselli-i hatırımız., nâsırımız, muinimiz, şefiimiz,. sebeb-i necatımız, cevherimiz, gevherimiz, şukufe-i baharımız, bülbülümüz, zümrüd-u ânkamız, hümay-i devletimiz; bu kadar ünsiyet ettiğimiz, ta makam-ı mahbubiyetin şahikalarına yükselen medar-ı tesellimiz ve dürrü yektamız!..
Acaba senin firakın bizleri deli divane etmez mi? Senin gaybubetine bizler nasıl tahammül edebiliriz?.. Aman aman Üstâd’ımız, efendimiz! sen sağ ol, ben sana kurban olayım. Tâlebelerinin dide-i dünyada gaybubetine tahammülü yoktur.
“... Sevgili Üstad’ım, sizin duanız müstecabtır, vâhib-ül hayat olan mucibüd da’avata niyaz buyurun, ömrünüze bereketler ihsan buyursun... Ve altmış dört senesini, (Hicri 1364- Miladi 1945) şimdi hükümferma olan miladî 1964
{Halil İbrahim Efendi’nin bu söz ve temennisinde bir gaybî ihbar var gibidir. Zira Hz. Üstâd Miladî 1960’a kadar kaldı. A.B.}
senesine tahvil buyursun...
Halil İbrahim”
{Elyazma Emirdağ-1 Aslı, s: 190.}
“Mübarek muhterem sevgili Üstâd’ımız efendimiz hazretleri! Mektub-u âlilerinde “ışarat-ı gaybiyenin altmış dörtte Risale-i Nur te’lifce tamam oluyor diye iki hal tasdik ediyor” cümleleri bizleri ağlatmış ve mahzun ve mükedder eylemiş ve ciğerlerimizi dağlamıştır. Zira hayatımızın hayatı ve canımızm baharı ve gönlümüzün safası ve gözlerimizin nuru, kalbimizin sürûru, maddî ve manevî gıdamızın umde-i hayatiyyesi olan Nur denizinin kaptanı, eşref zamanın bedi’i ve Risale-i Nur’un müellif-i muhteremi biricik Üstâd’ımız efendimiz hazretleri acaba bizleri yetim mi bırakacak?... ve bu asr-ı zulmette parlıyan şems-i taban seyrini mi değiştirecek?.. Ve yegâne kesb-i şeref-i fahrimiz olan Üstâd-ı yektamız, dide-i dünyadan ufuluyla bizleri mahzun ve mükedder ve müteessir mi eyliyecek?. Ve onun şefkat-i maneviyesinden mahrum mu kalacağız?..
... Hasseten ayat-ı beyyinatiyle sarahat derecesinde işaret buyurduğunuz mev’ud-ü peygamberî ve sahabet-i Haydarî ve himayet-i Gavsî ve selef-i salihinden aktap ve asfiya ve mümtaz evliyanın zuhurundan haber verdikleri ve tarif ve tavsifinden âciz ve nakıs bulunduğumuz muhterem ve muazzam ve mübarek ve muazzez ve mübeccel Üstâdımız efendimiz, nurumuz, ziyamız, sevgilimiz, mürşidimiz, güzelimiz, kaptan-ı deryamız, ağabeyimiz, kardeşimiz, arkadaşımız, teselli-i hatırımız., nâsırımız, muinimiz, şefiimiz,. sebeb-i necatımız, cevherimiz, gevherimiz, şukufe-i baharımız, bülbülümüz, zümrüd-u ânkamız, hümay-i devletimiz; bu kadar ünsiyet ettiğimiz, ta makam-ı mahbubiyetin şahikalarına yükselen medar-ı tesellimiz ve dürrü yektamız!..
Acaba senin firakın bizleri deli divane etmez mi? Senin gaybubetine bizler nasıl tahammül edebiliriz?.. Aman aman Üstâd’ımız, efendimiz! sen sağ ol, ben sana kurban olayım. Tâlebelerinin dide-i dünyada gaybubetine tahammülü yoktur.
“... Sevgili Üstad’ım, sizin duanız müstecabtır, vâhib-ül hayat olan mucibüd da’avata niyaz buyurun, ömrünüze bereketler ihsan buyursun... Ve altmış dört senesini, (Hicri 1364- Miladi 1945) şimdi hükümferma olan miladî 1964
{Halil İbrahim Efendi’nin bu söz ve temennisinde bir gaybî ihbar var gibidir. Zira Hz. Üstâd Miladî 1960’a kadar kaldı. A.B.}
senesine tahvil buyursun...
Halil İbrahim”
{Elyazma Emirdağ-1 Aslı, s: 190.}
Yükleniyor...