Amma, kaydetmeye çalışacağımız hadise ve muamelelerin tamamı 1 Ağustos 1944’den, 23 Ocak 1948 tarihleri arasında cereyan etmiş olduğundan, hem az bazı vakıaların zaman ve tarihi de kesin bilindiği için, onlara dair Üstâd’ın beyanlarını tatbik etmeye çalışmak mümkündür.
Üç aylar
Evet, Hazret-i Bediüzzaman, Emirdağı’na geldiğ’i ilk günleri, 8 Ağustos 1944’de, o senenin Ramazan-ı şerifıne bir ay kadar kalmış, mübarek şa’ban ayı başı idi. Hz.Üstâd üç ayları ve Ramazanını âsude geçirmesini, hem temyizdeki davasının müsbet şekilde neticelenmesini te’min için bütün gücüyle hükûmet ve idare adamlarının nazar-ı dikkatini çekmemek ve evham verecek işlerde bulunmamak üzere, o senenin hem Ramazan bayramında, hem de Kurban bayramında kapısını kapamış ve kimseyle görüşmemiş. Bu meseleye dair Üstâd’ın beyanı üst tarafta kaydedilmiştir.
Üstâd’ın Câmiden Resmen Menedilmesi
Büyük Tarihçe-i Hayat kitabında yazıldığı üzere; Üstâd Hazretleri Emirdağı’na geldiği seneden itibaren, bir buçuk sene kadar ekser günlerinde ikindide Emirdağ çarşı camiine gider, ta yatsı namazını da orada kıldıktan sonra, evine döner gelirdi. Amma bilâhare 1946 senesi ilk kış aylarında bir gayretkeş kaymakamın emriyle Üstâd cami’den menettirildi. Bahanesi de “Camide halkla görüşüyor” idi. Halbuki Üstâd, bilâkis görüşmekten kaçmak ve görüşmemek için camiin içinden hiç çıkmadığı gibi, kimseyle de görüşmüyordu.
Üstâd’ın camiden menediliş hadisesini kendisi şöyle anlatır:
“Aziz Sıddık Kardeşlerim!
Bir kaç aydan beri aleyhimde çevrilen desiseleri meydana çıktı. Hifz-i ılahî ile o musibet yirmiden bire indi. Hâlî zamanda cami’ye gidiyordum. Haberim olmadan talebeler beni üşütmemek için mahfelde bir kulübecik yapmıştılar. Ben de dört beş gündür kendi kendime karar verdim: “Daha gitmeyeceğim.” O malum zabit adam vasıta olup, o külübeceği kaldırdılar. Bana da resmen tebliğ ettiler ki: “Daha camiye gitmeyeceksin!” Fakat manasız habbeyi kubbe yapıp bir heyecan verdiler.
Hiç ehemmiyeti yok, hiç de merak etmeyiniz. Tahminimce her tarafta haddimden fazla teveccüh-ü ammeyi kırmak için bana böyle bazı bahanelerle ihanet ediyorlar. Eski zamanımı düşünüp, güya tahamül etmiyeceğim!... Halbuki Risale-i Nur’un selâmet ve intişarına halel gelmemek
Üç aylar
Evet, Hazret-i Bediüzzaman, Emirdağı’na geldiğ’i ilk günleri, 8 Ağustos 1944’de, o senenin Ramazan-ı şerifıne bir ay kadar kalmış, mübarek şa’ban ayı başı idi. Hz.Üstâd üç ayları ve Ramazanını âsude geçirmesini, hem temyizdeki davasının müsbet şekilde neticelenmesini te’min için bütün gücüyle hükûmet ve idare adamlarının nazar-ı dikkatini çekmemek ve evham verecek işlerde bulunmamak üzere, o senenin hem Ramazan bayramında, hem de Kurban bayramında kapısını kapamış ve kimseyle görüşmemiş. Bu meseleye dair Üstâd’ın beyanı üst tarafta kaydedilmiştir.
Üstâd’ın Câmiden Resmen Menedilmesi
Büyük Tarihçe-i Hayat kitabında yazıldığı üzere; Üstâd Hazretleri Emirdağı’na geldiği seneden itibaren, bir buçuk sene kadar ekser günlerinde ikindide Emirdağ çarşı camiine gider, ta yatsı namazını da orada kıldıktan sonra, evine döner gelirdi. Amma bilâhare 1946 senesi ilk kış aylarında bir gayretkeş kaymakamın emriyle Üstâd cami’den menettirildi. Bahanesi de “Camide halkla görüşüyor” idi. Halbuki Üstâd, bilâkis görüşmekten kaçmak ve görüşmemek için camiin içinden hiç çıkmadığı gibi, kimseyle de görüşmüyordu.
Üstâd’ın camiden menediliş hadisesini kendisi şöyle anlatır:
“Aziz Sıddık Kardeşlerim!
Bir kaç aydan beri aleyhimde çevrilen desiseleri meydana çıktı. Hifz-i ılahî ile o musibet yirmiden bire indi. Hâlî zamanda cami’ye gidiyordum. Haberim olmadan talebeler beni üşütmemek için mahfelde bir kulübecik yapmıştılar. Ben de dört beş gündür kendi kendime karar verdim: “Daha gitmeyeceğim.” O malum zabit adam vasıta olup, o külübeceği kaldırdılar. Bana da resmen tebliğ ettiler ki: “Daha camiye gitmeyeceksin!” Fakat manasız habbeyi kubbe yapıp bir heyecan verdiler.
Hiç ehemmiyeti yok, hiç de merak etmeyiniz. Tahminimce her tarafta haddimden fazla teveccüh-ü ammeyi kırmak için bana böyle bazı bahanelerle ihanet ediyorlar. Eski zamanımı düşünüp, güya tahamül etmiyeceğim!... Halbuki Risale-i Nur’un selâmet ve intişarına halel gelmemek
Yükleniyor...