herkese ve her ehl-i iman gibi, benim hakkımda milyon feyzinden yalnız o vakitte, o vaziyete temas eden imdad ve tesellisi için zat-ı Muhammediyeye (A.S.M.) karşı ebediyyen minettar oldum...”
{Şualar-Envar Neşriyat, s: 203.}
Üçüncü Hatıra: Konya, Kadınhanlı tüccar Hilmi Arıcı adında bir zaten... Bu zat Üstâd Hazretleri’yle 1944’de, Denizli’de, bir otelde buluştuklarını, beraber namaz kıldıklarını vesaire kaydettikten sonra, şunları anlattılar:
“... Yatsı namazında tekrar buluşmak üzere yanından ayrıldım. Odama gitmiştim. Bir müddet sonra, otel kâtibi koşarak heyecanlı bir şekilde geldi: “Aşağıya polis müdürü ve dahiliye vekaleti müfettişi geldi, şu odadaki zatla görüşmeye çıkacaklar. Bu odaya sakın girme.” dedi.
Az sonra iki memur Bediüzzaman’ın odasına girdiler. Yarım saat kadar içerde kaldılar. Sonra çıkıp gittiler. Onlar gittikten sonra, ben yine yanına girdim. ”Bazı sorularını cevaplandırdığını”
{Herhalde Üstâd’ın yanına gelen memurlar, yukarda izahı geçen ve cevabları kaydedilen kimselerdir .A.B.}
söyledi bana...
Ertesi günü yine yatsıyı arkasında kıldım ve yattım. Sabah namazına o beni çağırdı. Bu namazlarda bambaşka bir heyecan duyuyordum. Namaza başlarken sanki kemikleri çatırdıyordu.
Herkes kerametinden bahsediyordu
Gerek otelci, gerekse civarda vazifeli kimseler Üstâd’ın hep kerametlerini anlatıyorlardı. Bediüzzaman’ın menkıbeleri halkın arasına çok yayılmıştı.
Kadınhan’dan bazıları Üstâd’ı ziyaret için, Denizli’ye gelmişlerdi. Bunlardan Haydar Özarslan ismindeki adam sar’alı idi. Otuz senedir hasta idi. Hergün sokakta düşer, bayılır ve çırpınırdı. Bu adam gelip halini Bediüzzaman’a anlatmak, dua ve nüsha yaptırmak istemiş.
Bediüzzaman ona: “Biz nüsha ve saire yapmayız. Yalnız ben sana dua edeceğim, sen de âmin diyeceksin. Belki Allah şifa verir” Sonra, Bediüzzaman ellerini kaldırmış şöyle duaya başlamış: “Ya Rab! Bu kulun zaif, dayanamıyor. Bunun hastalığını bana ver. Bu adama da şifa ver!..”
Bizim memleketli olan bu adam (Üstâd’ın duasından sonra) yirmialtı sene sar’a hastalığı görmedi, iyileşip şifa buldu. Fakat (yirmi altı seneden sonra) son günlerinde yine bazen sar’ası tutuyordu...”
{Son şahitler-1, s: 236.}
Dördüncü hatıra: Doç Dr. Nureddin Topçu’dan... Bu zat 1944’de Hazret-i Üstâd Denizli şehir otelinde iken, birkaç kez görüşmüş... daha sonraları 1952’de Üstâd Gençlik Rehberi mahkemesi dolayısıyla İstanbul’da Akşehir Palas otelinde iken de görüşmeleri olmuştur.1944 yılındaki Üstâd Bediüzzaman’la görüşmelerini şöyle anlatır:
{Şualar-Envar Neşriyat, s: 203.}
Üçüncü Hatıra: Konya, Kadınhanlı tüccar Hilmi Arıcı adında bir zaten... Bu zat Üstâd Hazretleri’yle 1944’de, Denizli’de, bir otelde buluştuklarını, beraber namaz kıldıklarını vesaire kaydettikten sonra, şunları anlattılar:
“... Yatsı namazında tekrar buluşmak üzere yanından ayrıldım. Odama gitmiştim. Bir müddet sonra, otel kâtibi koşarak heyecanlı bir şekilde geldi: “Aşağıya polis müdürü ve dahiliye vekaleti müfettişi geldi, şu odadaki zatla görüşmeye çıkacaklar. Bu odaya sakın girme.” dedi.
Az sonra iki memur Bediüzzaman’ın odasına girdiler. Yarım saat kadar içerde kaldılar. Sonra çıkıp gittiler. Onlar gittikten sonra, ben yine yanına girdim. ”Bazı sorularını cevaplandırdığını”
{Herhalde Üstâd’ın yanına gelen memurlar, yukarda izahı geçen ve cevabları kaydedilen kimselerdir .A.B.}
söyledi bana...
Ertesi günü yine yatsıyı arkasında kıldım ve yattım. Sabah namazına o beni çağırdı. Bu namazlarda bambaşka bir heyecan duyuyordum. Namaza başlarken sanki kemikleri çatırdıyordu.
Herkes kerametinden bahsediyordu
Gerek otelci, gerekse civarda vazifeli kimseler Üstâd’ın hep kerametlerini anlatıyorlardı. Bediüzzaman’ın menkıbeleri halkın arasına çok yayılmıştı.
Kadınhan’dan bazıları Üstâd’ı ziyaret için, Denizli’ye gelmişlerdi. Bunlardan Haydar Özarslan ismindeki adam sar’alı idi. Otuz senedir hasta idi. Hergün sokakta düşer, bayılır ve çırpınırdı. Bu adam gelip halini Bediüzzaman’a anlatmak, dua ve nüsha yaptırmak istemiş.
Bediüzzaman ona: “Biz nüsha ve saire yapmayız. Yalnız ben sana dua edeceğim, sen de âmin diyeceksin. Belki Allah şifa verir” Sonra, Bediüzzaman ellerini kaldırmış şöyle duaya başlamış: “Ya Rab! Bu kulun zaif, dayanamıyor. Bunun hastalığını bana ver. Bu adama da şifa ver!..”
Bizim memleketli olan bu adam (Üstâd’ın duasından sonra) yirmialtı sene sar’a hastalığı görmedi, iyileşip şifa buldu. Fakat (yirmi altı seneden sonra) son günlerinde yine bazen sar’ası tutuyordu...”
{Son şahitler-1, s: 236.}
Dördüncü hatıra: Doç Dr. Nureddin Topçu’dan... Bu zat 1944’de Hazret-i Üstâd Denizli şehir otelinde iken, birkaç kez görüşmüş... daha sonraları 1952’de Üstâd Gençlik Rehberi mahkemesi dolayısıyla İstanbul’da Akşehir Palas otelinde iken de görüşmeleri olmuştur.1944 yılındaki Üstâd Bediüzzaman’la görüşmelerini şöyle anlatır:
Yükleniyor...