Üstâd’ın bu mektubu, 29.7.1944’de yazılmış olup, Hafız Mustafa’nın mektubuyle beraber Sadık Bey’e gönderildiği anlaşılmaktadır.

İkinci Hatıra: Yine Üstâd’ın kaleminden... Üstâd Emirdağı’na geldikten bir müddet sonra kaleme almış olduğu “Meyvenin Onuncu Meselesi’nin Haşiyeleri” diye yazılan ikinci haşiyenin başında şöyle der:

“Denizli Hapsinden tahliyemizen sonra, meşhur şehir otelinin yüksek katında oturmuştum. Karşımda güzel bahçelerdeki kesretli kavak ağaçları birer halka-i zikir tarzında gayet lâtif, tatlı bir surette hem kendileri hem dalları, hem yaprakları havanın dokunmasıyla cezbedarane ve cazibekârane haraketle rakslarını; kardeşlerimin müfarakatından ve yalnız kaldığımdan, hüzünlü ve gamlı kalbime ilişti. Birden güz ve kış mevsimi hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben o kemal-i neşe ile cilvelenen o nazenin kavaklara ve zihayatlara o kadar acıdım ki, gözlerim yaş ile doldu. Kâinatın süslü perdesi altındaki ademleri, firakları ihtar ve ihsas ile; kâinat dolusu firakların, zevallerin hüzünleri başıma toplandı...

Birden hakikat-ı Muhammediye (A.S.M.)’nin getirdiği Nur imdada yetişti. O hadsiz hüzünleri ve gamları, sürurlara çevirdi. Hatta o nurun

Yükleniyor...