3- Hazret-i Üstâd’a Kastamonu’da beş altı sene hizmet ve kâtiblik yapmış değerli din âlimi Mehmed Feyzi Efendi’nin mahkemede okuduğu müdafaasıdır:
“Yedinde beşyüzseksen cild kütüb-ü ilmiye ve diniye bulunduğu resmen sâbit olan bir insanın ilme ne kadar müştak ve hakikata ne kadar âşık olduğuna başka bir delile lüzum yoktur. Böyle bir insanın yakınında bulunan bir din âliminin ilminden alâkasız kalması hiç düşünülemez. Miletin saadet ve selâmetini yegâne hedef tanır, dünyevi hiç bir emel taşımaz muhterem bir zatın hizmetini edişim ve onun feyzinden tefeyyüz etmek kasdını güdüşüm büyük bir cürüm telakki edilmiş.
Ben Risale-i Nur müellifi olan Üstâd’ımı beş senedir tanırım. İç senedir mütemadiyen hakaik-i imaniye ve Kur’âniye’yi ders almak için yanına gittiğim gibi, eserlerini de okudum. Ne eserlerinde ve ne de kendi fikrinde bize isnad edilen suçlarla alâkadar bir kelime bile görmedim. Ben yüksek seciyeli bir milletinin bir ferdi ve bu vatanın bir evlâdıyım. Ben Risale-i Nur’u hakaik-i imaniye ve Kuraniyyeyi izah ve ispat eden imanî ve dinî, hak ve hakikat bir eser olarak biliyorum. Hem meydandadır. Bu hakikat yüksek vicdanlı hey’et-i hâkimenin tetkikatında tezahür edeceğinde şüphem yoktur. Asla yalana tenezzül etmem.
Yemin ederim ki, hiç bir cemiyet ve tarikatla alâkadarlık yoktur. Efendim, dindar bir adamın hedefi siyaset olamaz. Biz işin hakikatını biliyoruz. Dindar bir adamdan hıyanet beklenemez.
Said-i Nursi’ye hizmet mes’elesine gelince: ılminden çok istifade ettiğim bir zata hizmeti ma’aliftihar yaptığımı burada tekrar ederim. Bundan pişman değilim.
Dilimi Kürtçeye çevirmekliğim iddiası ise, çok gariptir. Bir insan lehçesini değiştirebilir mi? Benim küçüklüğümden beri lisanımın bu tarzda olduğuna beni bilen bütün Kastamonu’lular şâhiddir.
Sakal mes’elesine gelince: Büsbütün acib bir iddiadır. Peygamberimizin sünnetini genç yaşımda tatbik edişimi cürüm sebebi addetmek, akideme ve hürriyetime karışmaktan başka ne ile izah edilebilir?...
Ben Üstâd’ımın evine mütemadiyen zabıtanın gözü önünde giriyordum. Polis dairesi tam karşımızda bize bakıyordu. Polis dairesinden dinlense, görüştüğümüz işitilirdi. Bir cem’iyetin serkâtibi olarak işlerini senelerce çevirmiş olan bir insanın uzun müddet zabıtanın gözü önünde, irtikâb-ı cürümden çekilmemesine imkân var mıdır?
Mektupların mahiyetine gelince, bunlar sorulan mesail-i diniye ve ilmiye-. ye müteallık ve Risale-i Nur nasıl âsar-ı ilmiye ise, bu mektuplar da aynı
“Yedinde beşyüzseksen cild kütüb-ü ilmiye ve diniye bulunduğu resmen sâbit olan bir insanın ilme ne kadar müştak ve hakikata ne kadar âşık olduğuna başka bir delile lüzum yoktur. Böyle bir insanın yakınında bulunan bir din âliminin ilminden alâkasız kalması hiç düşünülemez. Miletin saadet ve selâmetini yegâne hedef tanır, dünyevi hiç bir emel taşımaz muhterem bir zatın hizmetini edişim ve onun feyzinden tefeyyüz etmek kasdını güdüşüm büyük bir cürüm telakki edilmiş.
Ben Risale-i Nur müellifi olan Üstâd’ımı beş senedir tanırım. İç senedir mütemadiyen hakaik-i imaniye ve Kur’âniye’yi ders almak için yanına gittiğim gibi, eserlerini de okudum. Ne eserlerinde ve ne de kendi fikrinde bize isnad edilen suçlarla alâkadar bir kelime bile görmedim. Ben yüksek seciyeli bir milletinin bir ferdi ve bu vatanın bir evlâdıyım. Ben Risale-i Nur’u hakaik-i imaniye ve Kuraniyyeyi izah ve ispat eden imanî ve dinî, hak ve hakikat bir eser olarak biliyorum. Hem meydandadır. Bu hakikat yüksek vicdanlı hey’et-i hâkimenin tetkikatında tezahür edeceğinde şüphem yoktur. Asla yalana tenezzül etmem.
Yemin ederim ki, hiç bir cemiyet ve tarikatla alâkadarlık yoktur. Efendim, dindar bir adamın hedefi siyaset olamaz. Biz işin hakikatını biliyoruz. Dindar bir adamdan hıyanet beklenemez.
Said-i Nursi’ye hizmet mes’elesine gelince: ılminden çok istifade ettiğim bir zata hizmeti ma’aliftihar yaptığımı burada tekrar ederim. Bundan pişman değilim.
Dilimi Kürtçeye çevirmekliğim iddiası ise, çok gariptir. Bir insan lehçesini değiştirebilir mi? Benim küçüklüğümden beri lisanımın bu tarzda olduğuna beni bilen bütün Kastamonu’lular şâhiddir.
Sakal mes’elesine gelince: Büsbütün acib bir iddiadır. Peygamberimizin sünnetini genç yaşımda tatbik edişimi cürüm sebebi addetmek, akideme ve hürriyetime karışmaktan başka ne ile izah edilebilir?...
Ben Üstâd’ımın evine mütemadiyen zabıtanın gözü önünde giriyordum. Polis dairesi tam karşımızda bize bakıyordu. Polis dairesinden dinlense, görüştüğümüz işitilirdi. Bir cem’iyetin serkâtibi olarak işlerini senelerce çevirmiş olan bir insanın uzun müddet zabıtanın gözü önünde, irtikâb-ı cürümden çekilmemesine imkân var mıdır?
Mektupların mahiyetine gelince, bunlar sorulan mesail-i diniye ve ilmiye-. ye müteallık ve Risale-i Nur nasıl âsar-ı ilmiye ise, bu mektuplar da aynı
Yükleniyor...