Ben buranın adliyesine karşı ehemmiyetsiz şahsımı değil, belki memlekete zararsız bir surette menfaatlı ve kıymetli Risale-i Nur ve şâkirtlerini nazara alıp müdafaa ettiğim halde; “Sen kendini müdafaa et ! diye beni acib bir cânî tarzında herşeyden ve konuşmaktan tecrid ve haps-i münferide ve sıhhatime ve ihtiyarlığıma tam dokunacak bir şekilde soktular. Bir kaç gün bir doktor geldi.. Öyle bir acele ile baktı ki , güya müttehem ve vatana muzır bir şahsiyetin sıhhati ne ehemmiyeti var? diye manasını fehmettim. Daha onlara yazdığım istirhamnameyi vermedim.

şimdi en son size de müracaat ediyorum. Bu gurbette hiç dost bulmayan ve herkes ona müttehem nazarıyla bakan bir adamın derdini de dinlemek gerektir.Bir vazife ile bir sivil polis gönderebilirsiniz.Ta ki hakikat-ı hali anlasın, size haber versin.. ve Isparta ve Denizli adliyelerine karşı müdafaatımın suretini size getirsin.. Ve zabıtayla Risale-i Nur şâkirtlerinin ortasında anlaşmamazlık girmesin.

Haps-i Münferidde

Said-i Nursi”

{Sirac-ün Nur-2, s: 319.}



Baştan buraya kadar nümunelerini verdiğimiz müdafaa kısımlarında görüldüğü üzere, Hz.Üstâd hakkında isnad edilen suçların hülasaları şöylece sıralanabilir:

1- Gizli cemiyet kurup hükûmet icraatıyla mübareze etmek..

2- Dini alet ederek şahsî nüfuz te’min etmek..

3- Cumhuriyet ve Atatürk inkılablarına karşı mübareze etmek...

Evet, bunlar ve benzeri gibi çok basit ve hiçbir zaman Bediüzzaman hakkında isnad edilmesi mümkün olmayan ve hiçbir surette bu gibi küçük ve basit ve cüz’î işler onun şanına yakışmıyan isnadlarla mahkemeye verilmesiyle; Bediüzzaman’ın muazzam ve cihan değer ve bütün müşkilleri halleden ilmî müdafaaları meydana çıkmasına vesile olmuştur.

Böylece Hazret-i Bediüzzaman, keskin ve gayb-bin, dekaik-aşina ferasetiyle Keşfettiği ve müdafaalarında hakikî çehresini ve maskeler gerisinde sırıtan riyakâr yüzünü açığa çıkarıp ortaya koyduğu meselenin gerçek tarafı ki; Zahiren Beşinci şua’ Risalesi vasile edilerek, pek geniş ve büyük çapta hücum ve taarruzlarının asıl mahiyeti Beşinci şu’a olmayıp, belki iman-ı billah hakikatını ve Vücud ve Vahdaniyet-i İlâhiyye imanını güneş gibi ispat edip gösteren “Asa-yı Musa. Miftah-ul İman ve Hizb-ül Ekber-i Nuri” gibi Nur Risaleleri olduğudur. İşte Hazret-i Üstâd bu mevzuda, hapisteki

Yükleniyor...