söyleyip beni çürütmek ve haylazları hürmetsizliğe teşvik fikriyle: “Said işi düşse gelir elimizi ayağımızı öper” demek ile(!) o mevhum cem’iyyet-i sivasiyyeyi(!) bozmak için ihanetlerine karşı; hadsiz şükür olsun ki, sabır ve tahammül ihsan edildi”
{Aynı eser, s: 66.}
Gadderane kanunsuzlukların bir üçüncü nümunesi de, Üstâd Hazretleri doktorlar heyetine yazdığı istid’asına karşı bir cevab -Yine savcı muavini Cemil Söylemez’in müdaheleleriyle- alamaması üzerine, bilmecubriye emniyet müdürlüğü ve zabıtasına yazdığı bir dilekçesinde görülmektedir. şöyledir:
“Emniyet dairesindeki hey’et-i zabıtaya bir maruzatımdır:
Efendiler! Benim başıma evham yüzünden gelen hadise ile hey’et-i zabıta, emniyet-i dahiliye cihetiyle çok alâkadardır diye size de bir hakikatı beyan edeceğim. Çünkü hem Kastamonu’da, hem Ankara’da, hem Isparta’da taharri memurları ve komiserler bizim esrarımızı anlamak için çok temas ettiler.. Kastamonu zabıtası bildiki, biz zabıta vazifesine endişe vermek değil, belki yardım ediyoruz.. Ve Isparta zabıtası dahi müteaddit temasında bizi ve Risale-i Nur’u ve şâkirtleri asayiş ve inzibat cihetinde yardımcı ve dost görmeye başladılar. Hatta en mahrem esrarımızı ki, Isparta müdde-i umumisi dinlemesinden telâş ettiği halde, bilâ tereddüt Isparta zabıtasına verecektim ve benimle gelecek sivil komiser ile gönderecektim. Fakat beni kelepçelediler. Onlar da gelmediler. Ben de gönderemedim.
Evet, gerçi şahsım itibariyle ehemmiyetsizim ve kıymetim yok. Fakat kırk senedir memleketin çok yerleriyle alâkadar olmuşum. O yerlerde ciddî dostlarım ve hakiki kardeşlerim, Risale-i Nur dersinde arkadaşlarım kesretle varlar. Eğer onların vaziyeti inzibat ve asayiş lehinde olmasaydı, elbette şimdiye kadar vukuatları görünecekti. Halbuki hem Eskişehir mahkemesinde hem bu defada, vukuata binaen değil, belki imkanata bina edilmiş.. Yani yapmış diye ilişmiyorlar. Belki yapabilir diye evham yüzünden ilişiyorlar. İşte buranın zabıtasına en mahrem esrarımı -bilaperva- içine alan müdafaatımı isterlerse takdim edeceğim. Çünki ekser vilâyetlere Risale-i Nur ve şâkirtleri girmişler. Herhalde Denizli’ye eğer girmemişse, girecek... Böyle hasbî, fahrî bir tarzda, fenalığı, ahlâksızlığı, anarşiliği, serseriliği izaleye ciddî çalışan ve te’siratını Kastamonu’da ve Isparta havalisinde gösteren yılmaz ve geri çekilmez bir inzibat kuvvetini, buranın Emniyet dairesi nazara alıp asayiş lehinde isti’mal etmek varken; bu kuvvete şüpheli ve müttehem nazarıyla baksa, bir kaç cihette zarardır diye arzediyorum.
{Aynı eser, s: 66.}
Gadderane kanunsuzlukların bir üçüncü nümunesi de, Üstâd Hazretleri doktorlar heyetine yazdığı istid’asına karşı bir cevab -Yine savcı muavini Cemil Söylemez’in müdaheleleriyle- alamaması üzerine, bilmecubriye emniyet müdürlüğü ve zabıtasına yazdığı bir dilekçesinde görülmektedir. şöyledir:
“Emniyet dairesindeki hey’et-i zabıtaya bir maruzatımdır:
Efendiler! Benim başıma evham yüzünden gelen hadise ile hey’et-i zabıta, emniyet-i dahiliye cihetiyle çok alâkadardır diye size de bir hakikatı beyan edeceğim. Çünkü hem Kastamonu’da, hem Ankara’da, hem Isparta’da taharri memurları ve komiserler bizim esrarımızı anlamak için çok temas ettiler.. Kastamonu zabıtası bildiki, biz zabıta vazifesine endişe vermek değil, belki yardım ediyoruz.. Ve Isparta zabıtası dahi müteaddit temasında bizi ve Risale-i Nur’u ve şâkirtleri asayiş ve inzibat cihetinde yardımcı ve dost görmeye başladılar. Hatta en mahrem esrarımızı ki, Isparta müdde-i umumisi dinlemesinden telâş ettiği halde, bilâ tereddüt Isparta zabıtasına verecektim ve benimle gelecek sivil komiser ile gönderecektim. Fakat beni kelepçelediler. Onlar da gelmediler. Ben de gönderemedim.
Evet, gerçi şahsım itibariyle ehemmiyetsizim ve kıymetim yok. Fakat kırk senedir memleketin çok yerleriyle alâkadar olmuşum. O yerlerde ciddî dostlarım ve hakiki kardeşlerim, Risale-i Nur dersinde arkadaşlarım kesretle varlar. Eğer onların vaziyeti inzibat ve asayiş lehinde olmasaydı, elbette şimdiye kadar vukuatları görünecekti. Halbuki hem Eskişehir mahkemesinde hem bu defada, vukuata binaen değil, belki imkanata bina edilmiş.. Yani yapmış diye ilişmiyorlar. Belki yapabilir diye evham yüzünden ilişiyorlar. İşte buranın zabıtasına en mahrem esrarımı -bilaperva- içine alan müdafaatımı isterlerse takdim edeceğim. Çünki ekser vilâyetlere Risale-i Nur ve şâkirtleri girmişler. Herhalde Denizli’ye eğer girmemişse, girecek... Böyle hasbî, fahrî bir tarzda, fenalığı, ahlâksızlığı, anarşiliği, serseriliği izaleye ciddî çalışan ve te’siratını Kastamonu’da ve Isparta havalisinde gösteren yılmaz ve geri çekilmez bir inzibat kuvvetini, buranın Emniyet dairesi nazara alıp asayiş lehinde isti’mal etmek varken; bu kuvvete şüpheli ve müttehem nazarıyla baksa, bir kaç cihette zarardır diye arzediyorum.
Yükleniyor...