Hakikatların mahall-i izharı olması icab eden bir makamın böyle çocukça ve hiç delilsiz bir mütalaâ yürütmesine o makamın şeref ve vakarıyla kabil-i te’lif göremiyorum.
Aleyhimizde serdedilen diğer bir iddia da, güya milliyetçiliğe karşı cebhe almışızdır. Bin senedenberi alemdar-ı İslâmiyet olarak liva-i hidayeti ve hakiki meşa’Ie-i medeniyeti omuzlarında dalgalandırmış, beşer kütlelerine adalet ve insaniyet ve saadet şu’leleri, ümit ve inşirah ziyaları saçmış olan bu kahraman necib ve muzaffer Türk Milletinin dahilî bünyesinden kuvvetlenmesi demek olan müsbet bir milliyet sevgisini, biz muarız olanlardan değil, bilâkis onu samimî ruhumuzla isteyenlerdeniz. Bizim muarız olduğumuz cihet, sâdece menfî milliyetçiliğin Müslümanlık uhuvvetini kıracak ve bir cemiyyet hodgamlığı, tecavüz ve nefret ruhu doğuracak şekilde su-i telâkki edilmesi ve su-i istimalidir. Müslümanlık camiasını, evet hakiki insanlık ve fazilet mefkûreleri etrafında toplanmış olan bu insan camialarını sebebsiz birbirine düşman yapacak kadar öyle dar bir düşünüşün ve koyu iftiracılığın fikren muarızı olmak, bu millete hiyanet midir? Yoksa hizmet midir? Bunun takdirini ehl-i insafa bırakıyorum. Biz bu kabil telâkkilerimizin propagandacısı da olmadık...”
{Denizli Dosyası-1, s: 60.}
“... Takdim edeceğim müdafaanamemden iddianameye karşı mukayese edildiğinde hakikat meydanda görülecektir.
Bu nümunelerden lâtif bir vakıayı beyan ediyorum: Eskişehir mahkemesinde makam-ı iddia, nasılsa bir sehiv neticesi, Risale-i Nur’un iman derslerine “Halkları ifsad ediyor” gibi bir tabir ve sonra da o tabirinden vazgeçtiği halde, Risale-i Nur şâkirtlerinden Abdürrezzak namında bir zat mahkemeden bir sene sonra demiş: “Hey bedbaht, otuzüç ayat-ı Kur’âniyenin işaratının takdirine mazhar ve imam-ı Ali’nin üç kerametinin ihbar-ı gaybiyesiyle ve Gavs-ı A’zamın kuvvetli bir tarzda ihbarıyla kıymet-i diniyesi tahakkuk eden ve bu yirmi sene zarfında idareye hiç bir zararı dokunmıyan ve hiç kimseye hiç bir zarar vermemesiyle beraber, binler vatan evlâtlarını tenvir ve irşad eden ve imanlarını kuvvetlendiren, ahlâklarını düzelten Risale-i Nur’un irşadlarına ifsad ediyorsun! Allah’tan korkmuyorsun, dilin kurusun!...” demiş. şimdi bu şâkirdin haklı olarak bu sözünü makam-ı iddia gördüğü halde, “Said etrafa fesad saçmış” tabirini insafınıza, vicdanınıza havale ediyorum.
Makam-ı iddia Risale-i Nur’un içtimaî derslerine ilişmek fikriyle “Di-nin tahtı ve makamı vicdandır. Hükûmet kanununa bağlanmaz. Eskiden
Aleyhimizde serdedilen diğer bir iddia da, güya milliyetçiliğe karşı cebhe almışızdır. Bin senedenberi alemdar-ı İslâmiyet olarak liva-i hidayeti ve hakiki meşa’Ie-i medeniyeti omuzlarında dalgalandırmış, beşer kütlelerine adalet ve insaniyet ve saadet şu’leleri, ümit ve inşirah ziyaları saçmış olan bu kahraman necib ve muzaffer Türk Milletinin dahilî bünyesinden kuvvetlenmesi demek olan müsbet bir milliyet sevgisini, biz muarız olanlardan değil, bilâkis onu samimî ruhumuzla isteyenlerdeniz. Bizim muarız olduğumuz cihet, sâdece menfî milliyetçiliğin Müslümanlık uhuvvetini kıracak ve bir cemiyyet hodgamlığı, tecavüz ve nefret ruhu doğuracak şekilde su-i telâkki edilmesi ve su-i istimalidir. Müslümanlık camiasını, evet hakiki insanlık ve fazilet mefkûreleri etrafında toplanmış olan bu insan camialarını sebebsiz birbirine düşman yapacak kadar öyle dar bir düşünüşün ve koyu iftiracılığın fikren muarızı olmak, bu millete hiyanet midir? Yoksa hizmet midir? Bunun takdirini ehl-i insafa bırakıyorum. Biz bu kabil telâkkilerimizin propagandacısı da olmadık...”
{Denizli Dosyası-1, s: 60.}
“... Takdim edeceğim müdafaanamemden iddianameye karşı mukayese edildiğinde hakikat meydanda görülecektir.
Bu nümunelerden lâtif bir vakıayı beyan ediyorum: Eskişehir mahkemesinde makam-ı iddia, nasılsa bir sehiv neticesi, Risale-i Nur’un iman derslerine “Halkları ifsad ediyor” gibi bir tabir ve sonra da o tabirinden vazgeçtiği halde, Risale-i Nur şâkirtlerinden Abdürrezzak namında bir zat mahkemeden bir sene sonra demiş: “Hey bedbaht, otuzüç ayat-ı Kur’âniyenin işaratının takdirine mazhar ve imam-ı Ali’nin üç kerametinin ihbar-ı gaybiyesiyle ve Gavs-ı A’zamın kuvvetli bir tarzda ihbarıyla kıymet-i diniyesi tahakkuk eden ve bu yirmi sene zarfında idareye hiç bir zararı dokunmıyan ve hiç kimseye hiç bir zarar vermemesiyle beraber, binler vatan evlâtlarını tenvir ve irşad eden ve imanlarını kuvvetlendiren, ahlâklarını düzelten Risale-i Nur’un irşadlarına ifsad ediyorsun! Allah’tan korkmuyorsun, dilin kurusun!...” demiş. şimdi bu şâkirdin haklı olarak bu sözünü makam-ı iddia gördüğü halde, “Said etrafa fesad saçmış” tabirini insafınıza, vicdanınıza havale ediyorum.
Makam-ı iddia Risale-i Nur’un içtimaî derslerine ilişmek fikriyle “Di-nin tahtı ve makamı vicdandır. Hükûmet kanununa bağlanmaz. Eskiden
Yükleniyor...