zamanda Risale-i Nur’un yüzer risalelerinden binler nüshaları, binler adamın kemal-i merakla okudukları halde, hiç bir yerde hiç bir vukuatla, emniyet-i dahiliyeye ilişmeleri ne hükûmetçe ve ne de mahkemece kaydedilmemesi bu ittihamı çürütüyor.

Eğer hissiyat-ı diniyeyi kuvvetlendirmesinden, istikbalde emniyet-i dahiliyeye zarar verebilir diye bir cem’iyet namı verilmiş ise, buna mukabıl deriz: Evvela başta Diyanet Riyaseti ve bütün vâizler aynı hizmeti gürüyorlar...

Acaba Otuzbir Mart hadisesinde, Bab-ı Seraskerî’de, şeyh-ül İslâm ve Ulemayı dinlemeyen sekiz taburu bir nutukla itaâte getiren bir adam, sekiz sene zarfında (Zabıtnamelere göre) çalışmış.. Ve Kastamonu’da yalnız beş adamı iğfal edebilmiş denilir mi?..

(109) Denizli Dosyası, s: 23.

Eğer o sathi zabıtnamelerde iddia edildiği gibi yapsa idim, beş değil, belki beşyüz ve beşbin adamları kandırabilirdim. O zabıtnamelerde ne kadar yanlışlar bulunduğunu bir iki nümuneyi beyan ediyorum:

Zaman-ı saadetten şimdiye kadar carî bir adet-i İslâmiyeye ittibaen Risale-i Nur’un hususî menba’ları olan yüzer ayat-ı meşhureyi, bir hizb-i Kur’ânî yaptığımızı, “dinde tahrifat yapıyor” diye mülâhaza etmiştir.

Hem Eskişehir mahkemesinde medar-ı nazar olup ehemmiyet verilmiyen ve bilmediğimiz bir zatın ilavesi bulunan “Ladîni zamanında latin harflerinin kabulu tarihine tevafukla, inkâr-ı haşre bir emaredir” diye bizi bugün yazılmış gibi mes’ul etmek istiyor...

Hem Ankara’da hükûmetin başında bulunan birisine söylediğimiz itirazlara ve ağır sözlere mukabele etmeyip, sükût eden, öldükten sonra onun yanlışını gösteren bir hakikat-ı hadisiyeyi beyandaki fitrî ve lüzumlu ve mahrem tenkidlerim medar-ı mes’uliyet yapılmış.

Ölmüş ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir şahsın hatırı nerede? Hükûmetin ve milletin bir hatırı ve Cenab-ı Hakkın bir tecelli-i hâkimiyeti olan adalet kanunları nerede?...

İşte bu nümûnelere kıyasen, ne kadar hilâf-ı hakikat ve adalet bir muamele olduğunu inşaallah insaflı ve adaletli olan Denizli Müdde-i umumisi ve mahkemesi göstererek, o zabıtnamelerin evhamlarına ehemmiyet vermiyecekler.

Hem en acibi budur ki: Isparta müddei umumisi benden sordu: “Mahrem Beşinci şua’da demişsin: Ordu dizginini o dehşetli şahsın elinden kurtaracak... Muradın, orduyu hükûmete karşı sevketmek midir?”

Ben de dedim: Maksadım, o kumandan ya ölecek veya tebdil edilecek. Ordu onun tahakkümünden kurtulacak demektir.

Yükleniyor...