Üstâd’ın mevzu’ edilen dilekçesi aynen şöyledir:
“Efendiler! Bizi sebebsiz kısmen mahkûm ve dokuz ay
{ ”Dokuz ay” tabiri, herhalde hadisenin başlangıcı olan Temmuz 1943’ten beri mevkuf bulunan Atıf Egemen ve arkadaşlannın hapis müddetlerinin o ana kadar dokuz ayı buldugunu... dilekçenin Nisan 1944’de verildiği anlaşılmaklar Üstâd’ın mevkufiyetinin 7. ayı olmuş oluyor. A.B.}
sıkı ve sıkıntılı yerde tevkif etmek, gerçi bu haksız hale karşı çok şiddetli şekva ve itiraz hakkımızdır!.. Fakat “iki sebeb” bizi teskin etmiş.
Birincisi: Ne kadar tenkit nazarı da olsa, Risale-i Nur’a dikkatle bakan, iman noktasında herhalde istifade eder, kalben ona taraftar olur. Meğer bütün bütün kalbi çürümüş ola... Sizler gibi ehl-i insafın kalbleri
{ Tahiri Ağabey gibi hadisede bulunmuş bazı Nur talebelerinden bizzat duymuşuz ki: “Bir gün Ali Rıza Bey, Üstâd’a karşı sert bir çıkışla bağırmıştı. Üstâd ise, üzülen Nur talebelerine: “Üzülmeyin, onun kalbi bizimledir. Kasten yapıyor, şüpheleri defetsin diye” demiştir. A.B.}
elbette lehimizdedir.
İkincisi: Bu kadar zaman hâkimiyetiniz altında ve size âmirimiz nazarıyla baktığımızdan sizi yabanî değil, belki hukuk-u hürriyeti veren bir uhuvvet, bir karabet manasını hissettiğimizden ve geldik geleli başka yerlere nisbeten insaflı dediğimizden; hiddet ve şiddeti size ve mahkemenize karşı bıraktık.
Fakat otuz-kırk senedenberi ecnebî hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve vatanı parçalamak fikriyle, Kur’ân hakikatına ve iman hakikatlarına her vesileyle hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mesel’emizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsız me’murlara ve mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zahiren sizin ile bir kaç söz konuşacağıma müsaade ediniz!...
Said-i Nursi”
{Denizli Müdafaatı dosyası, s: 59.}
Hazret-i Üstâd’ın bu enteresan dilekçesi, mahkeme heyetinin Risale-i Nur meselesini ve işin hakikatını anladıklarını ima ettiği gibi, beraet ile hüküm ve karara varacağını da işaretle bildiriyor ve mahkemeye de bunu bildiğini iş’ar ediyor.
Müdafaa şekilleri
Altı sınıfa ayırdığımız Hazret-i Üstâd’ın müdafaalarının birinci kısmı olarak Isparta C.Savcısına verilen parça ile, Denizli hapsine getirildikten az bir müddet sonra, savcıya verilmiş ve başında “Bir Cum’a gününün bir kaç saatinin mahsülüdür” diye yazılı ve sonunda “Bu istid’a Kastamonu zelzelesinden yirmi gün evvel yazılmıştır.” ibaresi olan parçadır.
“Efendiler! Bizi sebebsiz kısmen mahkûm ve dokuz ay
{ ”Dokuz ay” tabiri, herhalde hadisenin başlangıcı olan Temmuz 1943’ten beri mevkuf bulunan Atıf Egemen ve arkadaşlannın hapis müddetlerinin o ana kadar dokuz ayı buldugunu... dilekçenin Nisan 1944’de verildiği anlaşılmaklar Üstâd’ın mevkufiyetinin 7. ayı olmuş oluyor. A.B.}
sıkı ve sıkıntılı yerde tevkif etmek, gerçi bu haksız hale karşı çok şiddetli şekva ve itiraz hakkımızdır!.. Fakat “iki sebeb” bizi teskin etmiş.
Birincisi: Ne kadar tenkit nazarı da olsa, Risale-i Nur’a dikkatle bakan, iman noktasında herhalde istifade eder, kalben ona taraftar olur. Meğer bütün bütün kalbi çürümüş ola... Sizler gibi ehl-i insafın kalbleri
{ Tahiri Ağabey gibi hadisede bulunmuş bazı Nur talebelerinden bizzat duymuşuz ki: “Bir gün Ali Rıza Bey, Üstâd’a karşı sert bir çıkışla bağırmıştı. Üstâd ise, üzülen Nur talebelerine: “Üzülmeyin, onun kalbi bizimledir. Kasten yapıyor, şüpheleri defetsin diye” demiştir. A.B.}
elbette lehimizdedir.
İkincisi: Bu kadar zaman hâkimiyetiniz altında ve size âmirimiz nazarıyla baktığımızdan sizi yabanî değil, belki hukuk-u hürriyeti veren bir uhuvvet, bir karabet manasını hissettiğimizden ve geldik geleli başka yerlere nisbeten insaflı dediğimizden; hiddet ve şiddeti size ve mahkemenize karşı bıraktık.
Fakat otuz-kırk senedenberi ecnebî hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve vatanı parçalamak fikriyle, Kur’ân hakikatına ve iman hakikatlarına her vesileyle hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mesel’emizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsız me’murlara ve mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zahiren sizin ile bir kaç söz konuşacağıma müsaade ediniz!...
Said-i Nursi”
{Denizli Müdafaatı dosyası, s: 59.}
Hazret-i Üstâd’ın bu enteresan dilekçesi, mahkeme heyetinin Risale-i Nur meselesini ve işin hakikatını anladıklarını ima ettiği gibi, beraet ile hüküm ve karara varacağını da işaretle bildiriyor ve mahkemeye de bunu bildiğini iş’ar ediyor.
Müdafaa şekilleri
Altı sınıfa ayırdığımız Hazret-i Üstâd’ın müdafaalarının birinci kısmı olarak Isparta C.Savcısına verilen parça ile, Denizli hapsine getirildikten az bir müddet sonra, savcıya verilmiş ve başında “Bir Cum’a gününün bir kaç saatinin mahsülüdür” diye yazılı ve sonunda “Bu istid’a Kastamonu zelzelesinden yirmi gün evvel yazılmıştır.” ibaresi olan parçadır.
Yükleniyor...