Dinî ve İlmhi Bazı Suallere Cevaplar
Denizli hapsinde, Hazret-i Üstâd’ın talebelerine karşı bir çok mevzularda dersleri sadır olduğu gibi, dinî ve ilmî bazı suallerine de cevabları olmuştur. Bunlar bir kaç çeşittir. Her ne kadar bu cevabların geniş tafsilatları Risale-i Nur’un umumunda mevcut ise de, burada hususiyle müteveccih olup kısa kısa yazılan bu cevablar, bir arada okunması ayrı bir zevk ve şevke medardır diye buraya kaydettik. Bu cevabları beş bölümde toplıyarak dercedeceğiz:
Birinci Kısım: Sahabelerin sırr-ı tefevvuku hakkında:
“.... Evet temsilde hata yok, nasılki, büyük bir veli, küçük bir ashab kadar hizmet-i İslâmiyede ehl-i sünnetçe mevki’ alamadığı gibi; aynen öylede, bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir halis kardeşimiz, bir Veliden ziyade mevki’ alıyor diye kanaatım gelmiş. Siz daima bu kanaatımı takviye ediyorsunuz. Cenab-ı Hak sizlerden ebeden razı olsun amin.”
{El yazma Denizli Mektupları, s: 70.}
İkinci Kısım: Müteşabih hadisler meselesi:
“Aziz Sıddık Kardeşlerim! Bu nevi hadisler müteşabih kısmındandır. Hem cüz’î ve hususi değiller. Hem umumî yerlere bakmıyorlar. Bir kısım ise: İmmetinin başına gelen dinî fitnelerden yalnız bir tek zamanı ve Hicaz ve Irakı misal olarak gösteriyor. Zaten Abbasilerin zamanında o tarihte Mu’tezile, Râfizî, Cebrî ve perde altında zındıklar, mülhidler İslâmiyeti zedeliyen çok fırak-ı dalle meydana gelmişdiler. şeriât ve i’tikad noktasında ehemmiyetli sarsıntılar olması hengâmında; Buhari, Müslim, İmam-ı A zam, İmam-ı şâfiî, İmam-ı Malik, İmam-ı Ahmed bin Hanbel ve İmam-ı Gazali ve Gavs-ı A’zam ve Cüneyd-i Bağdadî gibi pek çok eazım-ı İslâmiye imdada yetişip, o fitne-i diniyeyi mağlub ettiler. O tarihten sonra üçyüz sene kadar o galebe devam ile, perde altında yine o ehl-i dalâlet fırkaları siyaset yoluyla Hülâğu, Cengiz fitnesini İslamların başına getirdiler. Bu fitneden hem hadis, hem Hazret-i Ali Radıyallahü anhü sarih bir surette aynı tarihiyle işaret ediyorlar.
Sonra bu zamanımızın fitnesi en büyük bir fitne olduğundan, hem müteaddit hadisler, hem çok işaret-i Kur’âniye aynı tarihiyle haber veriyorlar. Buna kıyasen ümmetin geçireceği safahatı küllî bir surette bir hadis beyan ettiği vakit, bazen o küllînin bir tek hadisesini misal olarak tarihi gösterir. Böyle müteşabih ve manası tamam anlaşılmıyan hadislerin Risale-i Nur eczaları kat’î bir surette te’villerini beyan etmiş. Yirmidördüncü Söz ve Beşinci şua’da, bu hakikatı düsturuyla beyan etmiş.
Said-i Nursi”
{Denizli Kastamonu Lahikası Osmanlıca, s: 31.}
Denizli hapsinde, Hazret-i Üstâd’ın talebelerine karşı bir çok mevzularda dersleri sadır olduğu gibi, dinî ve ilmî bazı suallerine de cevabları olmuştur. Bunlar bir kaç çeşittir. Her ne kadar bu cevabların geniş tafsilatları Risale-i Nur’un umumunda mevcut ise de, burada hususiyle müteveccih olup kısa kısa yazılan bu cevablar, bir arada okunması ayrı bir zevk ve şevke medardır diye buraya kaydettik. Bu cevabları beş bölümde toplıyarak dercedeceğiz:
Birinci Kısım: Sahabelerin sırr-ı tefevvuku hakkında:
“.... Evet temsilde hata yok, nasılki, büyük bir veli, küçük bir ashab kadar hizmet-i İslâmiyede ehl-i sünnetçe mevki’ alamadığı gibi; aynen öylede, bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir halis kardeşimiz, bir Veliden ziyade mevki’ alıyor diye kanaatım gelmiş. Siz daima bu kanaatımı takviye ediyorsunuz. Cenab-ı Hak sizlerden ebeden razı olsun amin.”
{El yazma Denizli Mektupları, s: 70.}
İkinci Kısım: Müteşabih hadisler meselesi:
“Aziz Sıddık Kardeşlerim! Bu nevi hadisler müteşabih kısmındandır. Hem cüz’î ve hususi değiller. Hem umumî yerlere bakmıyorlar. Bir kısım ise: İmmetinin başına gelen dinî fitnelerden yalnız bir tek zamanı ve Hicaz ve Irakı misal olarak gösteriyor. Zaten Abbasilerin zamanında o tarihte Mu’tezile, Râfizî, Cebrî ve perde altında zındıklar, mülhidler İslâmiyeti zedeliyen çok fırak-ı dalle meydana gelmişdiler. şeriât ve i’tikad noktasında ehemmiyetli sarsıntılar olması hengâmında; Buhari, Müslim, İmam-ı A zam, İmam-ı şâfiî, İmam-ı Malik, İmam-ı Ahmed bin Hanbel ve İmam-ı Gazali ve Gavs-ı A’zam ve Cüneyd-i Bağdadî gibi pek çok eazım-ı İslâmiye imdada yetişip, o fitne-i diniyeyi mağlub ettiler. O tarihten sonra üçyüz sene kadar o galebe devam ile, perde altında yine o ehl-i dalâlet fırkaları siyaset yoluyla Hülâğu, Cengiz fitnesini İslamların başına getirdiler. Bu fitneden hem hadis, hem Hazret-i Ali Radıyallahü anhü sarih bir surette aynı tarihiyle işaret ediyorlar.
Sonra bu zamanımızın fitnesi en büyük bir fitne olduğundan, hem müteaddit hadisler, hem çok işaret-i Kur’âniye aynı tarihiyle haber veriyorlar. Buna kıyasen ümmetin geçireceği safahatı küllî bir surette bir hadis beyan ettiği vakit, bazen o küllînin bir tek hadisesini misal olarak tarihi gösterir. Böyle müteşabih ve manası tamam anlaşılmıyan hadislerin Risale-i Nur eczaları kat’î bir surette te’villerini beyan etmiş. Yirmidördüncü Söz ve Beşinci şua’da, bu hakikatı düsturuyla beyan etmiş.
Said-i Nursi”
{Denizli Kastamonu Lahikası Osmanlıca, s: 31.}
Yükleniyor...